Bülent Gürlük

Türkiye'nin baritonu...

Geçtiğimiz cuma günkü yazımda, İzmir Devlet Opera ve Balesi'nin ünlü baritonu Gökhan Koç'un esprili kişiliğini yansıtmaya çalışmıştım. Çünkü onda, 25 yıllık sanat kariyerini Türkiye'nin zirvesine oturtmayı başarmış bir insanın, gerektiğinde hiçbir komplekse kapılmadan kendisiyle ilgili mizah üretebilme yeteneğini keşfetmiştim. Gökhan Koç, işini yaparken gösterdiği titizlik bir yana, en güç anında bile hayatın gırgıra vurulacak noktalarını sektirmeyecek kadar renkli bir kişiliğe sahip.
***
Bu yüzden, geçen yazımda onun esprilerini mizahın merceğinde büyütmekten çekinmedim. Ama şakayı gerçekten ayrıştıramayan kimi beyinlerin, her anekdotu 'alay konusu' edilecek bir zafiyet gibi algıladıkları kulağıma çalınınca da tepem attı. Ciddiyetsiz olmak ayrı şey, ciddiyete bir sınır koymayı bilmek ayrı... Gökhan Koç o sınırın içinde kalmayı da, gerektiğinde ötesine geçerek hayatın gülmece mahallinde dolaşmayı da pek ala beceriyor. Sınırın ne zaman, hangi tarafında durması gerektiğini bilmese Gökhan Koç olur muydu?
***
Zira İzmir'in değil, Türkiye'nin baritonu olma gururunu bize nasıl yaşattığını sanıyorsunuz? Kendisi, Türkiye'nin en geniş bariton repertuvarına sahiptir. Bugüne kadar rol aldığı opera başrollerinde, sesi ve oyunculuğuyla elde ettiği başarı kalıcı izler bırakmıştır. Örneğin Shakespeare'in yarattığı en karmaşık karakterlerin başında gelen Macbeth'teki üstün performansı sayesinde, 15 kez İstanbul Devlet Opera ve Balesi'ne davet edilmiştir. Gökhan Koç, Giuseppe Verdi'nin bu operasında Lady Macbeth'i canlandıran ünlü İtalyan soprano Paola Romano ile aynı sahneyi paylaşmıştır.
***
Aspendos Opera ve Bale Festivali'nde sahnelenen 'Uçan Hollandalı'yı ülkemizde ilk kez Almanca oynayan Koç, yabancı basının bile övgüsünü kazanmıştır. İzmir Operası'nın dünya prömiyerini yaptığı, İspanya'nın Toledo kentinde de izleyici karşısına çıkan Garcilaso'nun Ölümü'nde kral V. Carlos ve Belarus'un başkenti Minsk'te sahnelenen Carmen'de Escamillo rollerinin yanı sıra, Simon Boccanegra, Falstaff, Nabucco, Rigoletto gibi daha birçok başrolde gösterdiği başarı, bariton Gökhan Koç'a opera tarihinde sarsılmaz bir kariyer sağlamıştır.
***
Gökhan Koç, ayrıca 15 yıla yakın bir zamandır Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'nda şan öğrencileri yetiştirmektedir. Onun sanatçı ve eğitimciliği bir arada götürdüğü bu yoğun tempoda en büyük destekçisi ise operada suflör olarak çalışan eşi Suna Koç'tur. Zaten çalışma şartları yüzünden sosyal yaşamından fedakarlık etmesi gereken bir sanatçıyı da ancak kendisi gibi aynı havayı soluyan bir eş anlayışla karşılayabilir. Bu yüzden Gökhan Koç'un mesleğini huzur içinde sürdürmesinin temelinde, yine yakından tanıdığım Suna Koç'un hoşgörü, sevgi ve sabrının yadsınamaz bir yeri vardır.
***
Bu arada ömrünü sanata ve müziğe adamış bir ailenin çocuğunun kimin izinden gideceğini zannediyorsunuz? Koç ailesinin biricik oğulları Can Bora Koç da anne- babasının yolundan ayrılmayarak sanatçı olmayı seçmiş. Şu anda lise birinci sınıfta okuyan Can Bora, İzmir Devlet Konservatuvarı Fülüt Bölümü'nde, değerli hocası Hürkan Ayvazoğlu'nun eğitmenliği ile iyi bir müzisyen olarak sanat hayatına atılmanın basamaklarını tırmanmaktadır.
Sevgili Gökhan Koç'un esprili kişiliğine ilişkin yazdıklarımı oraya buraya çekmeye çalışanların, şimdi de onun sanatçı ve aile babası kimliğine yönelik ne cevherler yumurtlayacaklarını doğrusu merak ediyorum.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

"Tamam" ı tıklayarak, çerezlerin yerleştirilmesine izin vermektesiniz.