TRT 3 Radyosu'nda, soprano Nino Machaidze'nin hikayesi
Malumunuz, İzmir'de yaz gelince sanatı arayın ki bulasınız. Geçtiğimiz günlerde duayenimiz Hıncal Uluç, Sabah'taki köşesinde İstanbul'un artık bir kültür kenti olduğundan söz ederek, "Her gece bir etkinliğe giderken, aynı kalitede en az 2 programı kaçırdığınız için de üzülürsünüz" demişti.
Ha bire çağdaşlığı ve ilericiliğiyle övündüğümüz İzmir'in aydın insanları ise aylarca sanatsız yaşıyorlar, aylarca... Ve bu kültürsüzlük ortamında şikayetini biraz olsun sesini yükselterek dile getiren kimseye rastlamamak ise çok üzücü.
İçe dönük bir İzmir fenomenliğine kapılıp, marifetmiş gibi 'simide gevrek, çekirdeğe çiğdem' demenin ayrıcalığıyla böbürleniyoruz. Biz kendimizi avutaduralım, bırakın yanına sokulamayacağımız İstanbul'u, Antalya ve Eskişehir bile topuklamış gidiyor. Geçen hafta, gelişmişlik rakamlarına göre fersah fersah önünde seyrettiğimiz Antalya'nın, yaz dönemindeki festival ve etkinlikleriyle İzmir'i nasıl da solladığını anlatmıştım.
***
Ne yapalım, ben de sanatın tadına varmak adına çareyi TRT 3 Radyosu'nda buldum. Zaten tüm zamanlarda favorim olan TRT 3'e yazın daha büyük bir şevkle sarıldım.
Bostanlı'daki evimden çıktığımda, kulaklıklarımı takıp ruhumu radyoya emanet ettikten 10 dakika sonra Pasaport vapurundayım. Sabah saatlerinde karşıya geçmek için denizyolundan daha keyifli bir ulaşım şekli tanımıyorum. Metro da yapıldı ama mavi sularda yüzmek dururken yerin altında işim ne! Ya da o keşmekeş trafikte...
Klasik müziğin zihnimdeki tınıları, denizin köpükleriyle buluştukça ruhumu nasıl besliyor, yüreğimi nasıl yeniliyor anlatamam.
Geminin peşine takılan martılar, sanki içimdeki melodiye eşlik ediyor.
***
Klasik ve caz müziğine ağırlık veren TRT 3 Radyosu, ünlü bestecilerin eserlerinden onların sanat hayatına, opera aryalarından dünyaca ünlü orkestraların konserlerine, gençlere müziği sevdirmekten çalgıları tanıtan programlara varıncaya dek zengin, kaliteli bir yayın akışına sahip.
Gün boyu fırsatını buldukça sürdürüyorum, TRT 3'teki müzik ziyafetinden faydalanmayı. Örneğin bu yazıyı yazarken, Defne Kayhan'ın hazırladığı 'Müziğe Adanmış Yaşamlar' programında Ahmed Adnan Saygun'un keman konçertosunu dinledim Suna Kan'dan...
Sabah gelirken ise her salı 10.30'da yayınlanan, Serhan Bali'nin hazırlayıp sunduğu 'Müzik Takvimi'ne takıldım kaldım.
***
Serhan Bali'nin sunumuyla, Gürcü soprano Nino Machaidze'den Juliet'in aryasını dinledim. Genç solist, meğer 2008'de Salzburg'daki opera festivalinde sahnelenen 'Romeo ve Juliet'te, hamileliği yüzünden rol alamayan ünlü Rus soprano Anna Netrebko'nun yerine geçerek yıldızını parlatmış.
Gerçekten hem hikayesi hem de olağanüstü sesi çok ilgimi çekti. 'Müzik Takvimi'nin yapımcı ve sunucusu Bali'nin anlattığına göre, Salzburg'da Anna Netrebko'nun yerine Juliet'i seslendiren ve dünyaca ünlenen Nino Machaidze, bir yıl önce 2007 yılındaki Leyla Gencer Şan Yarışması'nda da birinci seçilmiş.
İşte sanatta büyümenin reçetesi. Sadece iyi bir icraya sahip olmak yetmiyor, dünyaya açılmanı sağlayacak fırsatları kollamayı ve iyi değerlendirmeyi de bileceksin.
Ha bire çağdaşlığı ve ilericiliğiyle övündüğümüz İzmir'in aydın insanları ise aylarca sanatsız yaşıyorlar, aylarca... Ve bu kültürsüzlük ortamında şikayetini biraz olsun sesini yükselterek dile getiren kimseye rastlamamak ise çok üzücü.
İçe dönük bir İzmir fenomenliğine kapılıp, marifetmiş gibi 'simide gevrek, çekirdeğe çiğdem' demenin ayrıcalığıyla böbürleniyoruz. Biz kendimizi avutaduralım, bırakın yanına sokulamayacağımız İstanbul'u, Antalya ve Eskişehir bile topuklamış gidiyor. Geçen hafta, gelişmişlik rakamlarına göre fersah fersah önünde seyrettiğimiz Antalya'nın, yaz dönemindeki festival ve etkinlikleriyle İzmir'i nasıl da solladığını anlatmıştım.
***
Ne yapalım, ben de sanatın tadına varmak adına çareyi TRT 3 Radyosu'nda buldum. Zaten tüm zamanlarda favorim olan TRT 3'e yazın daha büyük bir şevkle sarıldım.
Bostanlı'daki evimden çıktığımda, kulaklıklarımı takıp ruhumu radyoya emanet ettikten 10 dakika sonra Pasaport vapurundayım. Sabah saatlerinde karşıya geçmek için denizyolundan daha keyifli bir ulaşım şekli tanımıyorum. Metro da yapıldı ama mavi sularda yüzmek dururken yerin altında işim ne! Ya da o keşmekeş trafikte...
Klasik müziğin zihnimdeki tınıları, denizin köpükleriyle buluştukça ruhumu nasıl besliyor, yüreğimi nasıl yeniliyor anlatamam.
Geminin peşine takılan martılar, sanki içimdeki melodiye eşlik ediyor.
***
Klasik ve caz müziğine ağırlık veren TRT 3 Radyosu, ünlü bestecilerin eserlerinden onların sanat hayatına, opera aryalarından dünyaca ünlü orkestraların konserlerine, gençlere müziği sevdirmekten çalgıları tanıtan programlara varıncaya dek zengin, kaliteli bir yayın akışına sahip.
Gün boyu fırsatını buldukça sürdürüyorum, TRT 3'teki müzik ziyafetinden faydalanmayı. Örneğin bu yazıyı yazarken, Defne Kayhan'ın hazırladığı 'Müziğe Adanmış Yaşamlar' programında Ahmed Adnan Saygun'un keman konçertosunu dinledim Suna Kan'dan...
Sabah gelirken ise her salı 10.30'da yayınlanan, Serhan Bali'nin hazırlayıp sunduğu 'Müzik Takvimi'ne takıldım kaldım.
***
Serhan Bali'nin sunumuyla, Gürcü soprano Nino Machaidze'den Juliet'in aryasını dinledim. Genç solist, meğer 2008'de Salzburg'daki opera festivalinde sahnelenen 'Romeo ve Juliet'te, hamileliği yüzünden rol alamayan ünlü Rus soprano Anna Netrebko'nun yerine geçerek yıldızını parlatmış.
Gerçekten hem hikayesi hem de olağanüstü sesi çok ilgimi çekti. 'Müzik Takvimi'nin yapımcı ve sunucusu Bali'nin anlattığına göre, Salzburg'da Anna Netrebko'nun yerine Juliet'i seslendiren ve dünyaca ünlenen Nino Machaidze, bir yıl önce 2007 yılındaki Leyla Gencer Şan Yarışması'nda da birinci seçilmiş.
İşte sanatta büyümenin reçetesi. Sadece iyi bir icraya sahip olmak yetmiyor, dünyaya açılmanı sağlayacak fırsatları kollamayı ve iyi değerlendirmeyi de bileceksin.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.