Candeğer Hoca ve operanın 'kadın' kahramanları
Bu kutsal gün, 155 yıl önce Amerika'daki emekçi kadınların, insanlık dışı çalışma koşullarına karşı verdikleri mücadeleden doğdu. Bu yüzden günümüzdeki bazı yaklaşımların 8 Mart'ın realitesiyle ne kadar örtüştüğü tartışma götürür.
Örneğin 129 kadının canından olduğu olayların yıldönümüyle, hanımlara indirim yapan güzellik merkezi kampanyalarının ilgisini kurmak pek mümkün değil.
***
Tüketim kültürünün pompaladığı bu çelişkiye önceki yıllarda dikkat çekmiştim. Bugün ise olayın sevimsiz ve ironik tarafını bir yana bırakarak, 8 Mart Perşembe gecesi katıldığım konserin hafızamda iz bırakan güzelliklerini paylaşmak istiyorum sizinle.
Ege Üniversitesi ile İzmir Devlet Opera ve Balesi işbirliğiyle düzenlenen 'Operanın Kadın Kahramanları' etkinliği, Bornova kampusundaki MÖTBE Kültür Merkezi'ndeydi...
Opera eserlerindeki kadın kahramanların arya ve düetleri seslendirilen geceye katılanlar arasında, Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Candeğer Yılmaz ile Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Bey'in eşi Dr. Türkegül Kocaoğlu da vardı.
***
Konser öncesinde konuşmalarını yapmak üzere birlikte sahneye çıkan bilim dünyasının iki güzide kadını, bana göre şimdiye kadarki en isabetli 'Kadınlar Günü' mesajını verdiler.
Nedense 8 Mart'lar, erkeklerden rövanş alma psikozuyla mikrofonu eline alan kimi kadın temsilcilerinin 'cinsiyet savaşı' çağrılarından geçilmiyor. Oysa kadına yönelik şiddetin ortadan kalkmasındaki eksikliğimiz 'kamplaşma' değil, 'sevgi ve ortak yaşam' duygumuzun yanlış yol tutmasındadır.
Candeğer Hanım da konuşmasında çok güzel bir noktaya değinerek, "Biz artık kadına yönelik şiddetin konuşulmadığı günlerin özlemi içindeyiz. Kadın erkek tüm bireyler bu utancı geride bırakmak için çaba göstermelidir" dedi.
***
Çalışan kadının evdeki emekçiliğini 'ayrımcılık' yerine, eşi ve çocukları için 'severek' fedakarlıkta bulunma anlayışıyla açıklayan Candeğer Hocamız, bunun karşılığında sevgi, saygı, anlayış ve paylaşım beklediklerini dile getirdi.
Kısaca kadın-erkek sorunlarını geride bırakacak yolun çiftlerin 'saf belirlemesinden' değil, birbirini sevgi ve anlayışla sahiplenmesinden geçtiğini vurguladı.
Rektör Hoca çok haklı... Çünkü erkeklerin 'sahip çıkmak' ile 'sahip olmak' arasındaki ayrımı gözetmeyişi, bence sorunun temelini oluşturuyor.
Eşini ya da sevdiği kadını sahiplenen adam, onu takdir eden, yücelten, ayrı bir birey olarak anlamaya çalışan ve haklarına saygı gösteren insandır. Sahip olma güdüsü ise zorbaca bir 'egemenlik' çabasıdır ki hayat arkadaşlığının gerektirdiği hiçbir insanca öğeyi bünyesinde barındırmaz.
***
Gelelim o geceki konsere...
İzmirli opera sanatçıları Nurgün Baburhan, Seza Agun, Anna Chubuchenco, Derya Kırcalı Gürlük ve Linet Şaul, opera eserlerinde kaderini yenmeye çalışan kadın kahramanların aryalarını seslendirdiler. Aslında her toplumda acı çeken, aşkına karşılık arayan, haksızlığa ve şiddete uğrayan kadınların evrensel birer silueti olarak izlediğimiz 'Juliet', 'Marguerite', 'Carmen', 'Anna', 'Musetta' ve 'Nesrin' gibi kadın kahramanların yakarışları, cilveleri, oynaklıkları salonu dolduranlara 8 Mart'ın konseptine uygun bir müzik keyfi sundu.
Duygu yüklü etkinliğin hazırlayıcısı Haldun Özörten ve performanslarıyla hayranlık uyandıran tüm solistleri kutluyorum.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.