Dünkü yazımda, en önemli varlık nedenimiz ve bizi tüm çözümsüzlüklerin üzerine taşıyan 'sevgi'yi çoğu kez ıskaladığımızdan, yarış atına dönüşen hayatımızda sevdiklerimize zaman ayırmadığımızdan söz ettim.
Oysa bireyi 'ilkellik'ten kurtaran, doğayla arasında insani bir bağ oluşturan 'sevgi', akla gelebilecek her türlü acımasızlığı yenmemizi sağlayacak yegane güçtür.
***
Ama o gücün de bir ayarı, kontrolü olmalıdır değil mi? Sevgi, ilgi, özen ya da bağlılık, hayatımızdaki insana soluk aldırmayan bir cendere kıvamını almamalı. Aşırı düşkünlük, kişiyi 'işe yaramadığı' duygusuna sürükler.
Çok düşünceli, korumacı, evhamlı, nefesi ensenizde, kendinize ait bir alan bulamadığınız, her işinize ve sorumluluğunuza müdahaleci ama çevresinde dönen oyunları fark edemeyecek kadar da saftirik bir koca ister miydiniz?
***
İşte İzmir Devlet Tiyatrosu'nda sahnelenen, ünlü yazar Haldun Taner'in 'Huzur Çıkmazı' oyunundaki 'Memnun' karakteri aynen böyle.
Taner'in 1962'de yazdığı oyunu, İzmir DT sanatçısı Rüçhan Gürel yönetmiş. Aşırı iyilik sever, karısına tutkun lise öğretmeni Memnun'un yoğun ilgisinden bunalan Zennube, girdiği bunalım sonucu tedavi olmak için başvurduğu doktor Hazik'le yakınlaşır ve aralarında bir ilişki başlar. Kocasının buna rağmen saflığını sürdürmesine dayanamayan Zennube ve Hazik'in Memnun'u öldürme planları ise kendi sonlarını hazırlar.
***
Oyunda Memnun'u Levent Ulukut, Zennube'yi Gülay Toprak, Hazik'i Mete Ayhan, Nafile'yi Sabiha Sonkan, Vakkas'ı Alptekin Ertürk, Agah'ı Çağatay Özçelik, sütçünün kızını Çelen Kaytas Hallı ve yazıcıyı Murat Altan canlandırıyor.
'Huzur Çıkmaz'ına farklı bir tarzla yaklaşan Rüçhan Gürel, oyun kişilerini iyice karikatürleştirdiği, tüm karakterlerin normal ölçülerin dışında uç noktalara taşındığı bir gerilim atmosferi yaratmış.
Bir anda Sherlock Holmes'u izlediğimiz hissine kapıldığımız oyunda, Levent Ulukut, Gülay Toprak ve Mete Ayhan olmak üzere tüm oyuncular son derece enerjik, hareketli bir performans sergiliyorlar. Özellikle hem yargıç hem de Memnun'u canlandıran Ulukut'un dinamizminden etkilenmemek mümkün değil.
***
Ancak Gürel'in kişileştirmelerden aksiyona ve müziğe varıncaya dek gerilimi hat safhada tutma çabası, 'Huzur Çıkmazı'nın 'psikolojik ve sosyal' derinliğini kaybettirmiş.
Baştan sona 'isterik' iki tip halinde izlediğimiz Zennube ve Hazik'in oyunculuğundaki psikozun, krizlerin, şiddetin, şehvetin ve tiklerin dozu kaçınca, eser 'hareket komedisi'nin ağırlığı altında ezilmiş.
***
Örneğin, Zennube'nin psikopatlık derecesindeki isterisi ve saldırganlığı, eşinin aşırı ilgisinden dolayı bu hale gelmesi arasındaki dengeyi alt üst ediyor.
Yine de Haldun Taner'e değişik bir yaklaşımla sahnelenen; heyecanın, gerilimin, aksiyonun hiç eksilmediği 'Huzur Çıkmazı', yönetmenin tarzından hoşlanacak tiyatro severler için gayet ilginç bulunabilir.