Özgürleştireceğiz diyorlar...
Yaşaması engellenerek mi? Alanı sürekli daraltılan sanat kurumları nerede, nasıl varlığını sürdürecek? Devlet Tiyatroları, Opera Bale ve senfonilere yönelik yasal düzenleme getiren taslakta, büyüklerin emekliliğe teşvik edilmesi, sözleşmelilere kadro verilmemesi planlanıyor. Zaten Opera Bale'nin son kadro sınavını kazananların ataması da yapılmadı.
Yetmiyormuş gibi, konservatuvarların hoca kadrosunu kısıtlamak, eğitim fakültelerinde 'sanatçı yetiştiren' bölümlere kilit vurmak ön görülüyor.
***
Dünyanın hiçbir yerinde, devletin desteği ve koruyucu şemsiyesi olmadan devamlılığını sağlayan bir opera bale yoktur. Bu kurumlar kaderine terk edilerek ticari kaygılar güden girişimlerin eline düştüğü anda sanat üretemez hale gelir.
Bağlanacakları il müdürlüklerinde, geriden kimse de yetişmedikçe yozlaşa yozlaşa bitip tükenirler. Yani görüldüğü gibi, güvercini balta girmemiş ormana salmak özgürlük değil, onu kurda kuşa yem etmektir.
***
Ya 'özerklik' söylemine ne buyrulur? Seçilecek eserler ve önlerine atılacak ekmek, 11 kişilik bir sanat kuruluna bırakılacak. Tamamen bakanlığa bağlı, içi kültür sanat aktörleri yerine bürokratlarla dolu bir kurulun özerkliği mümkün müdür?
Koltuğa oturacak her iktidarın, kendi siyasetiyle yeni bir şekil vermeye kalkışacağı pandispanya hamuruna dönüşecek bu kurumlar, sanatsal çeşitliliğini ve nesnelliğini koruyabilir mi? Şu anda hazırlanan yasal düzenleme de sanatçıların tamamen dışta bırakıldığı bir kapalı devre çalışmayla yürütülüyor.
***
Bu işe soyunanlara alkış tutanlar diyecek ki, 'Memur sanatçı olmaz. Dünyada benzeri yok.' Sorun bakalım, anayasada meslek tanımı yapılmamış, özlük hakları güvenceye alınmamış 'sanatçı görüntüsü' dünyanın neresinde var?
Eserleri, fikirleri ve üretimleri hakkında yaptırım gerektirecek tek bir maddenin bulunmadığı, elinden her şeyi alınabilecek, varlığı tanımlanamayan sanatçılara anayasal bir kimlik kazandırmak neden kimsenin aklına esmiyor? Düzenleme buradan başlamadıkça, memurluğu sorgulamaya hakkınız var mı? Hayalet mi bu insanlar?
***
Yine diyecekler ki 'Devletin tiyatrosu olmaz, bunlar kar getirmiyor, zarar ettiriyor.'
Bu kurgu, sosyal devletçilikte 'halkın sanattan pay almasını' gerekli görmeyen zihniyetin ürünüdür. Sağlık Bakanlığı hastaneleri, Adalet Bakanlığı mahkemeleri, Eğitim Bakanlığı okulları, Savunma Bakanlığı kışlaları, Aile Bakanlığı sosyal hizmetler ve çocuk esirgeme kurumlarını gelir elde etmek için mi kuruyor? Nasıl ki insanımızın sağlık, ulaşım, eğitim, güvenlik, adalet hakkı devletin 'kazanç kapısı' göremeyeceği ihtiyaçlarıysa, Kültür Bakanlığı da sanatın kültürel bir talep olduğu fikrine sırtını dönmemelidir.
***
Ama bugün yeni taslakla sanata ve sanatçıya kefen biçiliyorsa, demek ki vatandaşın bu alanda devletten beklentilerini ve taleplerini yeterince anlatamamışız.
İşte bunu anlatacak olan sizlersiniz. 'Yurttaş' kimliğiyle gelişmelere tepki gösterecek ve kaybedeceklerinize tahammül edemeyeceğinizi dile getirmek için, facebook'ta özlü sözler döktürmenin ötesine geçmelisiniz.
***
Bakın, operacılar okul okul gezerek eğitim konserleriyle sanat taşeronluğunu sürdürüyor. Senfoni Orkestrası sezon boyunca enstrümanlarını kamyona yükleyip dağ köylerine tırmandı, salonlardan uzak kesimleri müzikle tanıştırdı. Ya Devlet Tiyatrosu? Anadolu'yu kuzeyden güneye, batıdan doğuya karış karış dolaşarak ayağınıza oyunlar taşıdı.
Gittikleri her yerde genç-yaşlı, köylü-kentli tüm insanların müziğe, dansa, oyuna, şarkılara nasıl bir açlıkla sarılığını görseler, sanat damarlarımızı kesmeye vicdanları dayanır mı!
***
Öyleyse anlatın onlara... Sizin olan kurumlara, sanatın büyüsüne sahip çıkın. "Oyundan, danstan, müzikten vazgeçmeyiz" deyin. Hayatın ezgilerle, fikrinizin espriyle, duyguların incelikle, ruhunuzun estetikle güzelleştiğini söyleyin.
Sanatla beslenmeyen bir yaşamın kuru, duygusuz, renksiz, hayalsiz, tatsız, tuzsuz, sorgusuz, sualsiz ve anlamsız kalacağını haykırın. Yaşam kavgasında gücünüzü, karanlıkta ışığınızı yitirmemek için sanat isteyin.
***
Hiçbir iktidar halkın taleplerini görmezden gelemez.
Tüm etkinliklerde, toplantılarda, yürüyüşlerde sanatçının yanında durun.
'SANATA EVET' kampanyasını imzalayın. İzmir'de yarın, önce 18.00'de Kıbrıs Şehitleri'ndeki TANSAŞ'ın önünde buluşulacak ve Konak Belediyesi Kültür Merkezi önünde konuyla ilgili basın açıklaması yapılacak, kaçırmayın. Aynı akşam Güldestan Balesi'nin sahneleneceği Elhamra'nın kapıları ise sonuna kadar halka açık, izdiham yaratın. Varlığınız, alkışlarınız, Türk sanatına armağan olsun!