Avrupai bir sokak kültürü İzmir'e çok mu?
Salzburg ve Viyana'yı da kuşatan Avusturya maceramızı, bol fotoğraflı yazı dizisine dönüştürme işini haftaya bıraktık. Ama ben bugünden, Avrupa'nın sokak yaşamı ışığında kendi meydanlarımıza bir göz atmayı ve nasıl da modernliğe yakışmayacak bir çarpık kentleşme bilincine teslim olduğumuzu anımsatmak istiyorum.
***
Bugün Avrupa'nın küçük bir kasabasında bile, rastgele gireceğiniz her sokak sizi sevimli bir meydana çıkarır. Çünkü oralarda kentin vitrini durumundaki caddeler araç trafiğine mahkum edilmemiştir. Gündüz uygunsuz parklardan ve işportadan, gece ise çevreyi pisliğe ve dumana boğan seyyar satıcılardan geçilmeyen bir şehir kimliğini yakasında taşımaz Avrupa insanı.
O meydanlarda yürürken nefes alabilir, gece gündüz kafelerin, restoranların keyfini çıkarabilirsiniz. Kimse siz ne yürürken, ne otururken başınıza dikilip de zorla fal bakacağım, incik boncuk satacağım, kulağınızın dibinde zurna çalarak bahşiş toplayacağım diye kafanızı inim inim inletemez.
***
Avusturya'dayken de aynı manzara önümüzden hiç eksik olmadı. Doğa örtüsüne de sahip çıkıyorlar, bilmemkaç yüz yıllık tarihi mekanlarına da... Gmunden'da nereye dönseniz yeşilden bir parça bulmanız mümkün. Evleri, sanki dünyayla bir yaratılmışçasına ormanla, çiçekle, gölün ışıltılı mavisi ve yeşiliyle bütünleşmiş durumda. Usta elin çizdiği bir resim gibi, panoramada sırıtan en küçük bir aykırılık göze çarpmıyor.
Salzburg ve Viyana ayrı birer alem. Alışveriş mağazaları, kafeleri cıvıl cıvıl. O katedraller ve kiliselere gözü gibi bakıyorlar. Sanki dün yapılmış gibi tertemiz ve tarihi dokusu toplu iğne başı kadar zedelenmeden asırlarca dimdik kalabilmiş.
***
Meydanlarında gündüz ayrı bir şölen var, gece ayrı... Sanat tıpkı günlük öğünleri gibi insanlığın besin kaynağı. Heykeller, canlı heykel performansları, animasyonlar, kukla gösterileri, müziğin her türünü bulabileceğiniz sokak çalgıları, çocuklar için güldürü ve karnaval tiplerinin şovları bitmek bilmiyor.
Akşam olunca herkes en şık kıyafetleri ya da Avusturya'nın geleneksel giysileriyle eğlence mekanlarına, tiyatro ve opera temsillerine akmaya başlıyor. Biz oradayken Salzburg'da opera ve klasik müzik festivali sürüyordu. Aynı gecede dört beş farklı meydanda oyunlar, konserler ve barkovizyon gösterileri tıklım tıklım insan çekiyor.
***
Ya bizde? Güya kapıları Batı'ya açılan İzmir'in en görkemli semtleri dilenci tayfalarına, araç işgaline; en merkezi meydanları sokak satıcılarına, seyyar kebapçılara, işportaya emanet. Kentin turistler tarafından ilgi görebileceği kiliselerinin, alışveriş merkezlerinin, restoranların yer aldığı sokaklar terminalden farksız. Kocaman otobüslerden, gürültüden, olur olmaz kazılardan bıkkınlık geldi. Hangi modern ilde, dev gibi körüklü otobüslerin durakları şehrin göbeğini, en işlek yollarını kapsar ki?
Bu görüntü kirliliğinin yerine efendice bir yaşama, sanatsal zevklere, şık kafelerde güzel müzikler dinleyip, gaz ve duman solumadan eğlenceli vakit geçireceğimiz canlılık merkezlerine bir gün kavuşacak mı sokaklarımız? Ne dersiniz?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Eşyaya ve betona değil yaşamaya alan yaratmalı (14 Ağustos 2013)
- Karya Barok Topluluğu Avusturya'yı fethetti (13 Ağustos 2013)
- Opera Genel Müdürlüğü'nün taslağı, görüşlerinizi bekliyor (12 Temmuz 2013)
- Karşıyaka Sahnesi'nde sanat fırtınası sürecek (09 Temmuz 2013)
- Bundan sonraki ilk baskın sanat cephesinden gelmeli (04 Temmuz 2013)