Rigoletto neyi başardı?
Elbette özellikle sanatçıların rahat soluk alamadığı bu atmosferin ortaya çıkmasına yol açan bir düzine element var. Zaten İzmir bazında düşünürsek sanat kurumlarının ciddi bir rakibi olmayışı 'daha iyiyi üretme, çıtayı sürekli yüksekte tutma' açısından hep bir eksiklikti. Zamanla artan salon sorunları, bütçe kısıtlamaları, teknik yetersizlikler derken, birkaç yıldır bölge yönetimlerini Ankara'nın memuru haline getiren politik dönemeçler, belirsizlikler, istikrarsızlıklar, hasbel kadercilikle düzülen repertuvarlar sanatçıda da, sanatseverde de derin bir heves kırıklığı yarattı.
Ve nasıl olacak derken; İzmir Operası yönetimi bu enerjiyi dönüştürecek, arkadaşlarını etrafında kenetleyecek, sağlam bir moral-motivasyon dopingi sağlayacak taze kanı buldu. Yıllardır içindeki birikimin, isteğin, özlemin artık patlamaya hazır bomba haline geldiği, aslında ne zamandır küçük bir işaret bekleyen Can El'e büyük sorumluluk yükleyerek Giuseppe Verdi'nin ünlü Rigoletto Operası'nı emanet etti. Sevgili Can, mesleğinden gelecek bekleyen, iddiasını koruyan, sabırsızca yeteneğini, gençliğini, dinamizmini sahneye yansıtmaya fırsat kollayan Can, bu güveni boşa çıkarmadığını 'reji zekası'yla ortaya koydu.
Rigoletto'da a'dan z'ye rol alan, emeği geçen tüm ekip, artık o eskimiş, dejenere olmuş ilişkilerin yerine, Can El'in insanlara güvenen, dürüst, sempatik, komplekslerden uzak, arkadaşça yaklaşımı sayesinde mutlu ve özgürce bir çalışma fırsatı buldu. Solistler, koro, orkestradakiler ve diğerleri, hepsi yüzleri gülerek, yaptıkları işten zevk alarak, gerçek bir ekip ruhuyla birbirlerini tamamlayarak ve en iyisi için ellerinden geleni yaparak izleyiciye zevk veren bir Verdi operası izlettiler bize. Can'ı, sanatçı kadrosunu ve tüm emekçilerini gönülden kutluyorum.
Bu kez kim nasıl söylemiş, rejide neler gözüme çarpmış, bunları yazmak hiç mi hiç içimden gelmedi. Çünkü asıl görülmesi, bilinmesi, anlaşılması gereken daha önemli olgular var. Başta, artık işi söyleyecek sözü, peşinden koşacak hayalleri olanlara bırakmak; yeteneği kadar pozitifliği, coşkusallığı ve pırıltısı sayesinde birlikte çalıştığı insanları başarının daha ötesine geçme duygusunda birleştirecek 'genç kan'ları bulup çıkarmak gerektiğidir. Unutulmamalı; makam koruyucu, kompleksli, değer bilmeyen zevattan ancak sanatın ışığını kısması beklenir. Bizimse umuda yolculuk etmek için daha çok ışığa ihtiyacımız var.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.