Son aylarda yaşanan terör olayları, toplumda ruhsal infial haline dönüşmeye başlayan korku ve kamplaşmalarımızın kapılarını sonuna kadar araladı. Herkeste bir sinmişlik, birbirinden elini ayağını çekmişlik ve fırtına öncesi sessizlik hakim..
Özellikle terörle, şiddetle ve bunların her an burnumuzun dibinde patlak verme tehdidiyle yapılmak istenen de buydu zaten
Toplumsal mozaiğimizin hatları arasında derinlikler, uçurumlar yaratmak; farklılıklarımızı birbirimiz için 'tehlike' olarak algılama operasyonuyla tahammülsüzlükleri, kavgaları, şiddeti doruğa çıkarmak...
*****
Örneğin sosyal paylaşım sitelerinde yediği ve içtiğinin ayrı gitmediğini fotoromana dönüştüren, altına yazdıkları onca sulu şaka ve yorumlarla aralarından su sızmayan kankiler bile 'düşünce ayrılığı' yüzünden listelerinden birbirini ayıklamaya başladı. Bakıyorum ki eğitimli, toplumda yer edinmiş insanlar ve hatta barışın, sevginin, duygularımızı ortak paylaşımlarda buluşturmanın sorumluluğunu taşıması gereken sanatçı arkadaşlarımız bile 'ayrışma' tuzağa düşmüş, kapana sıkışmış bir görüntü veriyorlar.
*****
Özellikle facebook, sanal da olsa ortak paylaşımların atmosferinden çıkmış, yakışıksızca 'birbirini çizme' operasyonlarının, ayrılığın gayrılığın, çatışmaların, kavgaların yörüngesine oturmuş durumda. En aklı başında bildiğimiz insanlar, face'te, twitter'da gırtlak gırtlağa. "Baştan söylüyorum, şimdi yazacaklarıma karşı çıkan arkadaşlar listemden kendilerini silsin, yoksa ben onları sileceğim" gibi aslında saygının, hoşgörünün izlerini silen girizgahlarla tehdit ve nefret dolu paragraflar düzülüyor sosyal medyada...
*****
Oysa düne kadar biz siyasal, sosyal kimliklerimizin farkında olmadığımız için mi liste savaşları yaptığımız, ağız dalaşına girdiğimiz arkadaşlarımızla gül gibi geçinip gidiyorduk!
Kendisinden hiç beklemediğimiz insanlar bile sanal alemde bunu yaparsa, düşünün toplumun tabana yayılan kesimlerinin sokakta karşı karşıya geldikleri anda olacakları.
Zaten bu yüzden herkesin sokakla, sosyal ortamlarla ilişkileri bozuldu. Millet sinemaya, tiyatroya, konserlere dahi gitmez oldu.
Ama dış dünya bizi yalayıp yutacakmış gibi korkmak, içimize, evimize kapanmak sorunu çözüyor mu sanki.
Sonuçta ortak yaşamanın yolunu bulmalıyız, birbirimizden kaçmanın, saklanmanın değil.
*****
Çünkü sorun sosyal boyutta başlıyor ama şiddet her gün ruhumuzda yayılan sinsi bir hastalık gibi herkesi psikozlu tiplere çeviriyor. Ruh sağlığımız bozuluyor, sinir sistemimiz çöküyor...
Dışarıda 'canlı bomba'nın patlamasından ürkerken, kendimiz her an 'bum'lamaya hazır bir canlı bomba halinde ortalığa salınıyoruz. Bir kıvılcımın toplumsal yangına dönüştürebileceği kadar barutla dolu içimiz. Kimin eli kimin piminde belli değil!
Kursağımızda biriken gerilim o kıvılcımı yakmadan, büyük bir sosyal patlamanın eşiğini aşmadan bulmalıyız, içimizdeki canlı bombalardan kurtulmanın ve uçurumlarımızın üzerini ortak paydalarla örtmenin bir yolunu!