Öyle bir haleyiz ki, yerimizde sayabilsek şükredeceğiz. Aktarmasız ulaşamayan, salonları yıkılan, meydanları seyyardan geçilmeyen, Süper Lig'de takımı olmayan, tarihi toprak altında kalan, ekonomisi büyümeyen, yetiştirdiği değerleri İstanbul'a kaçıran İzmir'de gelişmeyi, güzelleşmeyi, umutlarımızı yarınlara nasıl taşıyacağız? Haftalardır İzmir gündemini belirleyen hava kirliliğine gömüldük gidiyoruz. Her nefeste zehirleniyoruz, hava sanarak soluduğumuz zift insan sağlığını olumsuz etkileyen sınır değerlerini kat be kat aşmış durumda.
Geceleri simsiyah bir tortu gibi üstümüze çöken kirlilikten araç sürücüleri önünü göremiyor, her akşam iş dönüşünde kendimizi nasıl eve attığımızı bilemiyoruz. Ben bu yaşımda ve kronik bir rahatsızlığım yokken öksürüğe boğuluyor, boğazımın yandığını hissediyorsam; yaşlıları, hastaları, hamileleri, dışarıda çalışmak zorunda kalanları siz düşünün! Ama yok, ilk düşünmesi gereken Büyükşehir Belediyesi, sorumluluğu meteorolojik şartlara yükleyerek kendini temize çıkarmayı başardı bile! Onların gönlü, zihni, vicdanı pırıl pırıl; ciğerlerinizi kaplayan toz bulutunun suçlusu hava olayları!
Yahu çağdaş ve duyarlı bir kent yönetiminin, oluk oluk zehir yutan vatandaşlarına yaklaşımı böyle mi olmalı? Hizmetlerini 'Yaşanabilir İzmir' parametresiyle kodlayan Büyükşehir'in aklı, hava kirliliği bu boyutlara ulaşmadan önce neredeydi? Her yılın aynı aylarında bu sıkıntıyı yaşamıyor muyuz? Bal gibi biliyorsunuz ki, kirlilik sadece topu attığınız hava koşulları yüzünden bu seviyeye gelmedi. En başta doğalgazın kullanımını en ücra noktaya kadar yaygınlaştırmak ve şehri dumanaltı eden o ne idüğü belirsiz, denetlenmeyen kömürlerin kullanımını yasaklamak gerektiği apaçık ortada.
Geçtiğimiz gün karşılaştığım bir arkadaşım, yakınlarda ziyaret ettiği Kocaeli'nin dağ başındaki yerleşim birimlerine kadar doğalgazın ulaştırıldığını anlattı. İzmir'de bırakın dağı taşı, en merkezi semtler bile kömürle ısınan apartmanlarla dolu. Tepe bölgelerdeki kesimlerin yaktığı kömürün nereden ve nasıl temin edildiği belli değil. Kontrol, denetim hak getire... Çok merak ediyorum hangisinin baca temizliği yapılıyor, hangi belediye bir zorunluluk ve yaptırım getiriyor!
Örneğin Büyükşehir'in topu attığı o 'meteorolojik koşullar' bizimle aynı iklimi yaşayan birçok yabancı ülke ve şehirler için de geçerli. İspanya ve İtalya'nın bazı yerlerinde de yağışsızlık, alçak basınç gibi hava olaylarından kaynaklı kirlilik artışları ortaya çıktı. Ama oralarda bırakın ölçümsüz-denetimsiz yakıt kullanmayı, bırakın bina ve sanayilerin salınımı için belirlenen kriterlerin aşılmasına göz yumulmasını, hava kirliliği değerlerindeki en küçük bir oynamada benzinli araçların trafiğe çıkması dahi yasaklanıyor. Şu anda İtalya'nın başkenti Roma ve Milano'da bu uygulama sürüyor. Hatta sürenin uzatılması tartışılıyor. Demek ki çağdaş ülkelerde belediyeler 'hava'dan bahaneler uydurmuyor, üstlerine düşeni ve yetkilerini yerine getiriyormuş! 'Yaşanabilir' derken, 'ölünebilir İzmir'i umursamayanlar, farkı anlayabiliyor musunuz!