Bu açıdan bakıldığında, operetlerin iyi bir oyunculuğa ve gösteri sanatlarının sunduğu imkanlara olabildiğince yer vermesi gerekiyor ki ortaya renkli, keyifli bir temaşa çıkabilsin...
Geçen hafta izlediğim, İzmir Devlet Opera ve Balesi'nin sezon eserlerinden Johann Strauss'un Yarasa operetinde yönetmen Haldun Özörten bunu fazlasıyla başarmış!
Müzik yaşamında son derece eğlenceli, entrikalı, hareketli ve sürprizlerle dolu eserlere imza atan Avusturyalı ünlü bestecinin tam anlamıyla hakkını vermiş sevgili Haldun Özörten. Müzikalden dansa, kabareden revüye varıncaya dek her sahnede farklı tatlarla izleyiciyi şaşırtan rejisi sayesinde, üç perdenin su gibi aktığı, etkileyici, coşkulu, eğlenceli bir 'Yarasa' çıkarmış ortaya.
Onun eşi rolündeki Eisenstein'ı canlandıran Hakan Aysev, üzerinden bir hayli kilo atmanın da verdiği rehavetle alkışlanacak bir performans sergiledi. Genelde solistlerin doğru sesleri çıkarma kaygısıyla kendilerini kasmaları oyunculuklarına olumsuz yansıyor, esnekliklerini yitiriyorlar. Hakan Aysev'in Yarasa'daki rahat, kendini sıkmayan rol yeteneği görülmeye değerdi, tam bir operet mantığıyla oynadı.
Diğer rollerde, Adele'yi soprano Elif İpek, İda'yı soprano Sevinç Demirağ, Alfred'i tenor Ziya Elmacı, Dr. Falke'yi bariton Nejat Beğde, Dr. Blind'i tenor Kaner Sümer, Frank'ı bariton Murat Duyan, Prens Orlofsky'yi mezzosoprano Evrim Keskin Özülgen, Frosch'u da bas Hasan Alptekin seslendirdiler.
Tüm solistlerin uyumu, canlılığı, temposu gayet iyiydi. Ama ikinci perdede erkek kılığında prensi oynayan Evrim Keskin Özülgen'i ve üçüncü perdeyi komedi yeteneğiyle neredeyse parodiye dönüştüren Hasan Alptekin'i izlerken çok eğlendik. Esere renk, seyir zevkine sürükleyici bir yaratıcılık kattılar.
Yarasa'da keyfimize kaymak süren, koreografisini Nilgün Demireller'in hazırladığı danslarda coşku ve heyecan doruktaydı. İzmir Devlet Balesi'nin sanatçıları, dansları ve şovlarıyla görsel bir şölene imza attılar.
Oyun boyunca Opera Korosu'nun dinamikliğine, uyumuna ve seslerine diyecek yoktu. Koro, enerjisiyle hareketli bir Yarasa'nın ortaya çıkmasında önemli rol üstlenmiş. Seyirciyle kurdukları temas, kendimizi oyunun içinde hissetmemizi de sağladı.
Şef İbrahim Yazıcı'yı, Opera Orkestrası'nı yönetirken ilk kez izleme şansı buldum. Yazıcı, kendine has tarzıyla orkestraya da farklı bir dinamizm getirmiş.
Kaan Güreşçi'nin sahnedeki enerjiyi besleyen, şovu tamamlayan ışıltılı dekoru; sevgili Gülay Korkut'un sımsıcak renkleri ve birbirinden ilginç, kimi zaman sıra dışı tasarımlarıyla karakterlere canlılık getiren kostümleri muhteşemdi. İzlencenin daha zevkli hale gelmesinde, dekor ve kostümlerin seyircide ayrı ayrı sanatsal değer taşıyacak bir haz uyandırması beni çok mutlu ediyor. Bu arada Müfit Özbek'in ışık tasarımı da Yarasa'nın ruhunu yansıtan efektler kattı operete...
Başta yönetmen Haldun Özörten olmak üzere emeği geçen tüm ekibi kutluyorum.