Hakan Urgancı

Sevgililer gününü kutlar, kutlamayana...

Sevgililerin birlikte olması için canını ve sevgililer gününe ismini veren aziz Valentine sağ olsaydı sevgililer günü kutlar mıydı acaba? Ya da hakikaten benim çevremde mi gerçekten sadece benim gibi bu günden pek de hazzetmeyen öküzbaşlar var?
Afrika halkının kanıyla sulanmış elmasların sevgi ifadesi olarak beynimize kazındığı bu günü değil, bana dayatılmış hiçbir anonim günü sevmiyorum! Bütün sevgililerin aynı restoranda bir kırmızı gül eşliğinde fiks menü yediği, kemancının, baloncunun, ayıcının bayram ettiği, çiçekçinin anasının nikahını istediği bir dükkancılar günüdür sevgililer günü... Ha, ekonomi canlanmış, fena mı olur? Orası ayrı! Ancak bu tip özel günlerin (tarihi belli olanları kastediyorum) ticari sınıf ayrımcılığından başka bir işe yaramadığını, nice evli çiftlerin arasını açtığını (Sen artık beni sevmiyorsun Hikmet! Bir çiçek bile almamışsın. - İyi de bu sevgililer günü.. Sen benim karımsın.) biliyorum. Bu yüzden düşüncesizlikle suçlanan nice erkek var. Hayır, öyle ki, yılın 365 günü romantik ol, o 6 saat için özel bir şey yapma, yandın!
Kutlayalım, kutlayalım da birliktelik yıldönümüzü kutlayalım, evlilik yıldönümümüzü kutlayalım. Yani bize özel günleri unutmayalım. Demek istediğim bu! Yoksa sevgilim adına hiçbirşey yapmamak için bahane aramıyor, bunun yolunu yapmıyorum. Bir ay öncesinden reklamlarla beynimin yıkanmasından bıktım, hepsi bu! İnsaf edin yahu!
Bostanlı mı, Bağdat Caddesi mi?

Geçen hafta köşe yazarı ve marka danışmanı arkadaşım Bahar Akıncı'nın davetiyle popomu Alsancak'tan kaldırabildim. Bostanlı'da bir arkadaşının açtığı kafeye davet ediyordu.
İzmir'in artık bezdiren trafiğinden Bostanlı'da da nasibimizi aldık. Günlerden Perşembe olmasına rağmen birkaç yüz metre gidebilmek için otomobilin içinde yarım saat bekledik. Hatta sıkılınca yan yollardan kaçmaya çalışıp oralarda da takılınca Bostanlı'daki olumlu değişimi gözleme şansı buldum.
Ankara'da 17 yıl yaşamış biri olarak hep İzmir'in güzel iklimi ve denizinin mekan düşmanı olduğundan yakınmışımdır. Hazır doğal bir dekor olduğundan İzmirli içeri girmez, sokakta yaşar. Bu yüzden popüler mekanlarda hep hacimler dardır. Dekorasyona da hemen hemen hiç para harcanmamıştır. Birazcık şık mekanlarda yemek 'eh, şöyle böyle' kalitesindedir. Oysa salaş restoranlarda lezzet üst düzeydir. İzmir'de iki şeyden birini seçmek zorundasınız: Ambiyans ya da lezzet!'
Bostanlı'ya bakarken kendimi bir anda Bağdat caddesinde gibi hissettim. Birbirinden değişik konseptte meyhaneler, kebapçılar, çiz kek yapanlar, barlar ve dünya mutfakları sarmış Bostanlı'yı... Mekanlar tabelalarına kadar çok şık, özgün ve albenili.
Sonunda İstanbullu (ancak eş tarafından izmirli ve şehrimize aşık olan) Selda Faat'ın işlettiği, 'The Good' isimli kafeye girdik. Isıtıcılı açık bölümdense ben, o pop art 60'ların havasını yansıtan iç bölümün atmosferini yaşamayı tercih ettim.
Aydınlatma, bir mekanın ruhunda herşeydir ki burada olay başarılmış. On puan! Dekorasyondaki abartısız şıklık rahatlıkla kolkola girmiş. Mönülerine bayıldım. Selda hanımın reklamcı dostunun dizayn ettiği mönünün uluslararası bir moda magazin dergisi olduğunu iddia etsem başım ağrımaz! Tasarım bu derece etkileyici...
Şefin füzyon mutfağından bizim için hazırladığı ara sıcaklardan sonra yediğimiz ananaslı bonfile, gerçekten damakta hoş izler bıraktı. Hepsinin ötesinde, hayatımda tattığım en güzel kızarmış dondurma (zira ben kızarmış dondurma sevmem, düşünün artık) ve istanbullu işletmeci Selda hanımın bir yandan sıcak bir sohbet gerçekleştirip bir yandan mekanı bir orkestra şefi titizliğiyle yönetirken bir yandan da üç aylık dünya tatlısı bebeği ile ilgilenebilmesi hayranlık uyandırıcıydı.
Capon işi
Japonların acayip buluşlarından biri de dudak şeklinde bir plastik parçası... Günde 3 dakika boyunca ağza takılan bu koca dudak (face lift), yüzü gerdirerek kasları çalıştırıyor, böylece ameliyatsız ve ucuz bir şekilde kırışıklık ve sarkmaları önlüyormuş. Zaten Türk erkeği kadınını evde yeşil cilt bakım maskesiyle bile gördüğünde korkardı, şimdi bir de bu halde gördüğünü düşünün! Japon balığına dönen eşinizle rastgele, diyoruz...

Nil Gün'ün başına gelenler ve pişmiş tavuk

Özellikle kişisel gelişim konularına ilgi duyanlar, Nil Gün'ün yazıları ve cd'lerinden çok yararlanmışlardır. Gerçekten ilham verici ve yaraları sarıcı bir güzel insandır kendisi...
Yazar, Facebook'taki sayfasında şöyle bir uyarıda bulunmuş.
''Arkadaşlar! Facebook, McDonalds ile ilgili yazdıklarımdan dolayı bana bir uyarı gönderdi. Bir daha yaramazlık yaparsam facebook'umun kapatılacağını söyledi. Eğer kapatırlarsa isteyenler beni Kuraldışı Dergi ya da Kuraldışı TV'den takip edebilir.''
Gün'ün Mc Donalds'la ilgili yazısını bulamadım. Bununla birlikte doktorların fast food konusunun sağlıksızlığını bas bas bağırdığı bir dönemde yazının içeriğini tahmin etmek zor olmasa gerek!
Burada dikkat çekmek istediğim başka konular var... Birincisi, ülkelerin değerleri (din, siyasiler vs..) aleyhinde gruplar kurulmasına aldırış etmeyen, bu konuda son derece de rahat davranan, hatta şikayetleri dikkate dahi almayan sosyal medyanın konu kendi ülkesinin kutsal bile olmayan, ticari değerlerine yönelik en küçük bir eleştiriyi bile kaldıramaması ve kullanıcıyı tehdit etmesi .
İkincisi, sosyal medyaya (ben dahil) öyle bağımlılık oluşturmuşuz ki, bu tehdidin bizi etkileyebilmesi.
Üçüncü ve son konu ise, kendi değerlerimize biz bu kadar sahip çıkabiliyor muyuz, Facebook'un Nil Gün'e uyguladığı yaptırımın benzerini biz Fransa'ya, vesair ülkeye (örnekler önemli değil) uygulayabiliyor muyuz, meselesi...
Sözün özü, Nil Gün'ün başına gelenler, pişmiş tavuğun başına gelmedi. Hazır söz açılmışken, bir Mc Chicken alır mıydınız?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.