Biz Türkler arkeolog olmayı isteyip de hevesi kursağında kalan, bu yüzden de bari öyle de böyle de kazı yapalım, diye kazı makinesi operatörü, yol müteahhiti, kaldırım mühendisi olmuş bir ulusuz. Ülkenin hiçbir yerinde durum farklı değil ki Alsancak'ta olsun!
Aylardır dalga geçilircesine sökülüp sökülüp yerleştirilen taşlar, ayda en az iki bin liraya oturulan bir gecekondu mahallesi... Yol en az bir metre aşağı indiği için bir adada mahsur kalmış görünen kuyumcular, dükkan sahipleri... Defalarca düşe kalka Gül Sokak'ta yüzü gülemeden yürümek zorunda kalan insanlar. Yol yerine toprak ve kum tepeciği gördüğü için orta yere- doğal olarak- pisleyen sokak köpekleri, bu vesileyle gürültüye getirip evlerini yenileyen Alsancaklılar, bitmek bilmez bir matkap, kazma, forklift gürültüsü...
Hal böyle böyleyken gelin Acun'a prodüksiyon masraflarını tamamen sıfırlayan bir öneride bulunalım: Deniz desen, aha Kordon boyu! Cangıl, zorluk, vahşi ortam desen aha da Alsancak Gül Sokak... Yeni Survivor'u burada çeksin. Öyle ünlüye gönüllüye falan da gerek yok. Bu zor şartların üstesinden gelse gelse bizim eski Alsancaklılar gelir. Bizim ünlümüz bize yetiyor da artıyor bile... İki takımdan oluşan bir Survivor Alsancak listesi yaptım.
Listeleri oluştururken takım duygusu olsun diye tanışan insanları aynı listeye alırken, bazen de tersine, güç dengesi bozulmasın diye arkadaşları farklı takımlara aldım. Alsancak'ta ikamet etmeyi şart olmasa da bir genel kural olarak kabul ettim. Ancak asıl kriterim, ikamet yeri neresi olursa olsun, Alsancak'ta çoğunlukla gördüğümüz popüler simaları seçmeye çalıştım. Tanımadığım çok az kişiyi takıma aldım çünkü grupların güç dengelerini ancak özelliklerini bildiğim şahıslarla kurabilmek mümkündü. Bu yüzden listeye alamadığım çok popüler bazı simalardan peşinen özür dilerim.
İşte takımlar ve klasmanlar!
KIRMIZI TAKIM
Sporcu: Enver Bakioğlu (Uçak- helikopter kullanma, her türlü ekstrem spor. Lise arkadaşımda yok yok!)
Moral Hocası: Leyla Özakbaş (Ölüyü güldürebilecek kadar pozitif bir kadın. Allah onu başımızdan eksik etmesin...)
Balıkçı: Rıza Çapkın. (İyi bir balıkçı olduğu kadar çizgi roman kahramanı Hulk'a benzeyen vücuduyla da güç oyunlarının vazgeçilmez elemanı.)
Karizma: Bülent Akgerman (Üniversitede aynı sınıfta olduğum Bülent'i sokaktaki adam olarak görme şansınız neredeyse sıfırdır! Özellikle böyle birinin saç sakal birbirine karışmış görüntüsünü başka nerede görme şansımız var? İzleyici için çok çekici. Haa bu arada Bülent iyi de bir ahçıdır. Grubunu aç bırakmaz.)
Rating makinası: Ertan Kayıtken (Meşhur gülümsemesiyle Kayıtken'i adada muz yapraklarından ürettiği yeni giyim kolleksiyonuyla hayal edemiyor musunuz? Ben ediyorum.)
Akıl hocası: Uluğ Atasoy (Dünya durumlarından tamamen haberdar bilge, yönetim danışmanı ve eğitimci Uluğ adada açlığa dayanır ama purosuzluğa? Bilemiyorum.)
Yetenekli güzel kadın: Beliz Baran (Atletik Beliz Baran, iyi bir modacı olmanın yanı sıra eminim dokunulmazlık oyunlarında erkek rakiplerine kök söktürecek kadar güçlü bir aday olacaktır.)
Enerji kaynağı: Murat Seles (Her yerini kırmış olmasına rağmen ne snow boarddan ne yelkenden ne bisikletten vazgeçebilen dostumu durdurmak mı? Ovv yoooo!)
MAVİ TAKIM
Sporcu: Hüsnü Baylav (Tanıyanlar neden, diye sormayacaktır.)
Moral hocası: Zeki Yüncü (Psikiyatri uzmanı hoşsohbet dostumuz bu iş için biçilmiş kaftandır.)
Balıkçı: Lale Antitoros (Aynı zamanda yetenekli güzel kadın klasmanında da öne çıkacak arkadaşım, azılı bir balıkçıdır. Ada ve çevresini kurutmazsa adam değilim.)
Karizma: Mustafa Kapancıoğlu (Tamamen ak saçları ve mizah duygusuyla Mustafa bey, yerli Richard Gere etkisi yapacaktır.)
Rating kaynağı: Cesur Sert (Kırk yıllık gazeteci Cesur'un girdiği yer de karışmazsa neresi karışır, merak ediyorum doğrusu...)
Akıl hocası: Ceren Ağca (İzmir'de etkinlik denince her taşın altından çıkan magazincisiz ne Survivor olurdu, ne de organizasyon...)
Yetenekli güzel kadın: Lal Manisalı (Beliz Baran'ın karşısına daha kimi çıkarayım?)
Enerji kaynağı: Işıl Manavoğlu (Kocası Hakan'la enerjileri küçük bir kasabayı aydınalatabilecek sevgili Işıl, eminim takımını da ışıldatacaktır. Maşallah, maşallah!)
Hayat seni cümle içinde kullandı
2008'de ilk kitabım 'Ben Kim Konuşmak Kim?' çıktığında ve 2009 yılında onu ' Herkes İçin Karizma' takip ettiğinde çok heyecanlanmıştım. Ee, ne de olsa 'Kitapsız' değildim artık. Ancak kişisel gelişim alanındaki bu kitaplarım satıldıkça ve ben üniversitelere, şirketlere konuşmacı ve eğitmen olarak davet edildikçe keyfim daha da artıyordu. Ancak yine de ismimin başına eklenen 'yazar' ibaresine pek alışamamıştım. Ne de olsa ben yazardan çok, kitabı basılmış bir iletişimciydim, hepsi bu!
Son bir yıl içinde ulusal bir dergi olan City Trend'e insan ilişkileri konusunda yazmaya başlamış, şaka maka Ege'nin çınarı Yeni Asır Pazar'da bir köşe bile edinmiştim. Bu köşeyi ellerime teslim eden sevgili Şebnem Bursalı'ya ve her hafta bu köşede, sizlerin gözüne hoş görünmemi sağlayan değerli editörüm Yücel Öziçer'e de buradan peşinen teşekkür etmek isterim.
Nihayet üçüncü kitabım ve hayat üzerine denemelerimi içeren 'Hayat Seni Cümle İçinde Kullandı', Elma yayınlarından piyasaya çıktı. Üçüncü bebeğimizi (!) elime aldığımda gerçekten yazar camiasına giriş yaptığımı ilk kez hissetim. Umarım bu his size de geçer. 'Hayat Seni Cümle İçinde Kullandı' için editörüm Sanem Su Anıl ile kıran kırana dövüştük. Doğru ve anlaşılır ifadeler için beni frenlemeye çalıştı, sağolsun. Kitabın ismi kara mizah içeriyor. Benim gibi hayata karşı soruları olan kişilerin ilgisini çekeceğine inandığım son kitabım şunu da düşündürmüyor değil: 'Umarım, hayat sizi olumlu ve güzel bir cümle içinde kullanmıştır.'