Mikserler: Erkekliklerini her gün kanıtlamazlarsa erkek olduklarına kendileri de inanamazlar. Zor evlenir, kolay boşanırlar. Evliyken de kendi deyimleriyle 'kaçak et kesimi' yapmaya devam ederler. Çevrelerindeki evli ve sadık arkadaşlarına hava atmaya da meraklıdırlar. Cinsel maceralarını (aslında kırk yılda bir gerçekleşmektedir) büyük bir iştahla anlatırlar. Evli arkadaşlarına karılarının yanında sataşır, hatta 'yenge' dediklerine 'erkek adam şöyle yapar- böyle yapar' diye yaptıklarını zorunlu bir şeymiş gibi anlatırlar. Yengeleri, sessizce onları dinler. Kocalarının ağzı bir an bile açılmamıştır ama adam evden gittikten sonra ortalık fena halde karışmıştır. Madem ki bu adam kocasının en yakın arkadaşıdır, vardır kocasının da bir pisliği... Bu saatten sonra günahsız adam için ahret sualleri başlar. Bunlar değil ilişkiyi, orduyu bozarlar.
Mülteciler: Genellikle her istediği yapılan zengin kızının ayıla bayıla aldığı, beş parasız ama ağzı iyi laf yapan adamlardır bunlar. Kızın ailesi de bu tip adamların 'çok da matah olmayan' kızları için 'köprüden önceki son çıkış' olduğunu bildiklerinden bağırlarına taş basarak bu herifi iç güveysi alırlar. Aslında, sanılanın aksine, bu tip bir damat, kayınbabası zengin olduğu sürece onları gerçekten el üstünde tutar. Bu durumda kızın tüm ipleri adama vermemiş olması, en azından bir süre sonra gerçek yüzünü fark etmiş olması lazımdır. Aksi halde damat, ailenin tartışmasız tek hakimi konumuna gelebilir.
Cigabitler: Eğer gençliğinde hacker olmadıysa web sitesi tasarımı yapmaya başlayan bilgisayar delileridir bunlar. Eğer biraz tanınan biriyseniz ve bir web sitesi yaptırdıysanız onlardan biriyle mutlaka tanışmışsınızdır. Web sitesi işinizi aldıktan sonra istisnasız hepsinin anneannesi bir kez vefat eder (!), sonra başlarına daha kötü ya da daha teknik bir felaket gelir, sizin iş bir türlü bitmez. Cigabitler, sanal alemi iyi bildikleri halde işsiz güçsüz pek çok erkek takımın aksine sanaldan 'kız düşürme' olaylarıyla çok zaman yitirmezler. Onlar için çok daha büyülü bir dünyadır burası. (Belki ilk ve son aşklarını tanımış olabilirler, o ayrı). 'Teknolojik inek' sayabileceğimiz bu gruptan kafası çalışanlar ileride paraya para demezler.
Benimkidahabüyükçüler: Her şeyin daha irisini, daha erkeksi görünenini seçen gösterişçi tiplerdir. Kadının da daha avam, daha frapanını isterler. Otomobili bağırtan, maçlarda amigo gibi davranan, kadınına sert davranan adamlardır. Aslında erkek olduklarından çok da emin değillerdir. Kadından da deli gibi korkarlar. Eğer biraz yumuşak davranırlarsa idareyi ele geçireceğini düşünürler. Ki yaş ilerledikçe, korktukları başlarına gelir. E, her köpeğin günü gelir, öyle değil mi?
Komodo ejderleri: Nasıl ki pek çok etobur avına saldırıp parçalarsa, komodo ejderi görünüşünün aksine çok daha korkak bir hayvandır. Isırıp zehirler önce, sonra avının en güçsüz düşüp yere yığılacağı zamanı yakalamak için takibe başlar. Komodolar, kadın konusunda çok cazip tipler olmamakla birlikte, ısrarcı ve yapışkan bir gruptur. Hedeflerine kilitlendiklerinde avları evlenmediği ya da ölmediği sürece avı takibi sürdürürler. Yaralı kadının kokusunu alırlar. 'Geçici' aşkları, 'emanetçilik' mertebesindedir. Yaralı, terk edilmiş kadının sersem halinden yararlanırlar. Kadın kendini tekrar arzulanır hissedene dek onlarla birlikte olur, sonra yeni aşklara yelken açar.
Delikli zımbalar: Gençliklerinde çok kızın canını yakmış filintalardır bunlar. Evlendikleri kadını da mutlu etmeyi iyi bilirler. Büyük bir çoğunluğunun bir müzik geçmişi vardır. Belki bir grupta çalmışlardır. Aktif iş hayatları bitse de sosyal hayattan kopmamış salon erkekleridir bunlar. Düzenli olarak sporlarını yapar, çok şık ve pahalı giyinirler. Öyle her şeyi beğenmez, biraz burun kıvırırlar. Bunların büyük bir kısmı yemeği de, ütüyü de kadından iyi yaptığı için kadının yaptıklarına kibarca burun kıvırma huyları vardır. Erkeğini hizmetiyle memnun etmek isteyen kadınlar için sinir bozucu zor tipler olabilirler. Kariyeri ve sosyal hayatı olan kimi kadının ise hoşuna bile gider bu huyları... Genellikle tek eşli olsalar da aynen bir kadın gibi sürekli arzu edilmek isteyen bir yanları da mevcuttur. Zımbalar, elli yaşından sonra saç boyatan hatta bir takım estetik uygulamalara da kalkışan, giyimde gençlerin renklerini tercih eden delikli zımbalara dönüşür.
Kısır kediler: Erkek, aynen bir kedi gibi oyuncu bir hayvandır. Zamparalık da pek çoğu için, kadınlar kadar önemli bir anlam ifade etmez. Aynen kedinin her avını yemek için kovalamadığı gibi... Kediler, doğaları gereği olan avcılık güdülerini diri tutmak için çapkınlık yaparlar. Bu onları diri, canlı ve diğer kadınların gözünde de arzulu kılar. (Tabii eline yüzüne bulaştıranlardan değil, zarif çapkınlardan bahsediyorum. Zaten onlar her kadına tek ve dünyanın en önemli kişisi gibi davranabilirler. Oysa muhtemelen tek kadına verdikleri bu enerjiyi pek çok kadından ödünç almışlardır.) Kendi arzusu dışında tek eşli bir hayata geçmiş admların durumu, kısırlaştırıldığı için kilo almış, oyunculuğu kalmamış, köşede pinekleyen kedilere benzer. Eskisi kadar keskin tırnakları, büyük kavgaları yoktur ama sahipleri(!)nin çok sevdiği o neşeli, oyuncu halleri de artık gitmiştir. Artık kucağa alınmaz, sevilmezler. Alışkanlıktan evin kendilerine ait köşesinde oturur, mama kapları doldurulduğunda uslu uslu yemeklerini yerler. Evcilleşmiş, pes etmişlerdir.
Konuşuyoruz ama nasıl konuşuyoruz?
Sunucu, baterist, eğitimci,yazar ve jest makinesi Almila Dalkılıç'ın eğitim ya da seminerlerinden birine katılmadıysanız, çok şey kaçırmışsınızdır eminim. Sevgili Almila 24 Mayıs'ta İstanbul Point Hotel'de 'Konuşuyoruz ama nasıl konuşuyoruz?' isimli etkinliğin koordinatörü ve konuşmacılarından biri olacak. Almila haricinde medya dünyasının tanınan isimleri Burak Törün, İhsan Varol, Çiğdem Tunç, Defne Sarısoy ve Aslı Funda Erişken. Ben kaçırıyorum malesef ama İstanbul'daysanız, siz kaçırmayın, derim. Bu ünlü ekran yüzlerini bir arada görme şansı her zaman ele geçmez.