Personel Yöneticileri Derneği'nin bu yıl onuncusunu gerçekleştirdiği zirvede sunucu olarak görev yaptım. Peryön Ege Başkanı Serdar Kalaycıoğlu'nun telaşsız, sakin yönetimiyle stressiz ve çok keyifli geçen bir iki gün oldu. Yaşar Üniversitesi'nin ev sahipliğinde geçen oturumlarda, birbirinden değerli isimlerle, bir anlamda sektörün 'Büyük kedileri' buluştu.
Türkiye'de İtibar yönetimi denince ilk akla gelen isim Salim Kadıbeşegil, EBSO Yönetim Kurulu Başkanı ve TOBB Başkan Yardımcısı Ender Yorgancılar, ESBAŞ Ceo'su Faruk Güler, Kariyer net Ceo'su Yusuf Azoz, Mercedes Benz, Bosch, JTI Türkiye, Microsoft Türkiye, Coca Cola gibi pek çok değerli şirketin insan kaynakları direktörleri ve meslek koçlarının Türkiye'de mevcut durum ve gelecek projeksiyonlarını paylaştıkları, 'Gelecek Yeteneklerle Gelecek' temalı bu yılki zirve, hafızlarda gerçekten unutulmayacak anlar ve altı çizilecek anekdotlar bıraktı.
Yaşar Üniversitesi'nin zarif ve esprili rektörü Prof. Murat Barkan, İzmir'le ilgili bir soruya, 'Benim İzmir'e gelebilmem tam 53 yılımı aldı. Siz hazır buradayken kıymetini bilin' diye hoş bir yanıt verdi.
Ender Yorgancılar, 'Hep yuvarlanıp gidiyoruz, diyoruz ama nereye yuvarlandığımıza bakmak lazım' diyerek misyon ve vizyon belirlemenin öneminden dem vurdu. Yorgancılar ayrıca, 'Bugünün dünyasında para eden alın teri değil, akıl teridir' diye de ekledi.
Özellikle sivil toplum örgütleriyle yaptığı başarılı çalışmalarla tanınan iş kadını ve Bostanlı Rotary Kulübü Başkanı Berkay Eskinazi, burada da tüm toplantı katılımcılarına Bostanlı Rotary Ege Orman Vakfı adına birer fidan bağışı plaketi sundu. Eskinazi, 'Hayatımda pek çok şey yaptım ama hiç moderatörlük yapmamıştım, onu da deneyeyim dedim' sözleriyle salondan alkış aldı.
Peryön Ege Şubesi Denetim Kurulu Başkanı Dr. Barbaros Kon, 'Bizim iş sektöründe ne yazık ki geri bildirim yok, haddini bildirim var' diyerek iş aleminde şişen egoların altını çizdi. Kon'un oturum başında dinleyicinin ilgisini tazelemek amacıyla salonu ayağa kaldırdığı ve herkese birbirinin omuzuna masaj yaptırdığı an (ki aynı masaj deneyimi sahnede de gerçekleşti. Bosch İK direktörü Lami Yağcılarlıoğlu ve Mercedes Benz İK direktörü Salih Ertör de sırayla birbirlerine bu jesti yaptılar) salonu kahkahalara boğdu.
Eğitim sektörünün -bana kalırsa- yıldızlarını yetiştiren, Ahmet Şerif İzgören'in mutfağından çıkan bir isim, Barış Kılıçarslan, kahkaha ve motivasyon dolu bir saat yaşattı katılımcılara. Barış'a göre insanın beş hali vardı:
_ Hayat berbat, diyenler
_ Benim hayatım berbat, diyenler (torpilleri, haksızlıkları, şansszılıkları bahane edenler).
_ Ben harikayım (ama başkaları değil) diyen başarılı ama egoist tipler.
_ Biz harikayız (ama onlar değil) diyen grup çalışmasına inanan ama henüz evrimini tamamlayamamış olanlar.
_ Hayat harika diyenler.
Konuşmasının bitiminde sahneye çıkıp Barış'a sarıldım ve dedim ki:
'Sen harikasın.. Ama.. Biz de fena değiliz hani!'
Zirvede akşam oturumları, iki medyatik ve çok değerli isime ayrılmıştı. Bu isimlerden ilki şair, müze kurucusu Sunay Akın oldu. Akın, gelişmiş ülkelerle kütüphane ve müze sayıları arasında ilişki kurarak başladığı konuşmasında çarpıcı örnekler verdi. Bir Almanın ülkesindeki tüm müzeleri gezmeye kalkması halinde 16 yıl müzeden çıkamayacağını, Amerikan milli kütüphanesinin raf uzunluğunun Türkiye'yi bir uçtan bir uca katedeceğini söyleyen Akın, 'Bana bir ülkenin müzelerinin bilgisini getirin, size o ülkenin gazete başlıklarını söyleyeyim' diye iddialı bir cümleyle de tezini taçlandırdı. Ayrıca kurduğu oyuncak müzesiyle Avrupa'da dünyanın en iyi çocuk müzesi ödülüne layık görüldüğünü, tüm ülkelerin bu törene devletin bir heyetiyle katıldığını söyleyen, kendisinin ise yalnız gitmek zorunda kaldığından yakınan Akın, 'yine de ülkeme çok teşekkür ediyorum' dedi. 'On kişilik masada yalnız olduğumu gören 'gerçek bir prenses' bana acıdı da masama oturdu, hayatımda ik defa bir prensesle yemek yedim.'
Zirvenin kapanışını, zirvelere alışık olan bir isim, tüm kararlılığı ama mütevazılığı ile 'Kar Leoparı' Nasuh Mahruki yaptı. Dünyanın bütün tehlikeli dağlarına çıkıp sağ salim döndüğü halde kaderin bir cilvesiyle Gezi Parkı'nda bacağı kırılan ve hala platin bir kafes taşıyan Mahruki, 'Kendi Everest'ine tırman' başlıklı kitabından yaptığı harika konuşmayla oturumları bitirdi.
_ Ne en zeki olanlar, ne de en güçlü olanlar hayatta kalabilir. Hayatta kalanlar, değişime en çabuk ayak uydurabilenlerdir. Zirveye ulaşmak zordur, ama orada kalabilmek daha da zordur. Kendini sürekli yenilemek zorundasın.
_ Bir tırmanış asla zirvede bitmez. Bunun bir de inişi vardır. Dolayısıyla bir günün diğeriyle aynı olmamalı. Eğer büyümezsen, küçülmek zorunda kalırsın.
_ Bilgi cesaret, cehalet cüret getirir.
__ En başarılı insanlar, bir konuda uzmanlaşmış ama yaşamı da bütünüyle kucaklayabilen insanlardır. İnsan hobileriyle uğraşırken mutludur, bu yüzden kendinin en iyi haliyle başbaşadır. Bugünün iş dünyasında sadece kariyerine değil, hobilerine ve sivil toplum örgütlerindeki rolüne de bakıyorlar. Eğer bunlar sende yoksa, rakibin tercih edilir, sen değil.
_ Sosyopat ve psikopatlar, en yüksek özgüven sahibi kişilerdir.
Belki de bu iki günün özeti, slaytlardan birinde bir an görünüp sonra kayboldu. Bu, Peter Drucker'ın bir sözüydü:
'Bugünün sorunları, dünün çözümleridir.'