Sen yapamazsın
Ha, kimi sadece öğretildiği kadarını yapar, (Bunu da yapa yapa alışkanlık edinerek öğrenir, yani kas hafızasıyla) kimi üstad seviyesine kadar yükselir, kimi ise öğrendiği şeyle ilgili yeni yöntemler geliştirir. Hatta bir bakarsınız, işin felsefesini oluşturur. Sonuçta herkes (az da olsa) yapabilir. Yapamazsın sözü, bir zulümdür. Hele bir de önüne 'sen yapamazsın' eklenirse...
Geçenlerde bir seyahatimizde kapıları kayarak yana açılan bir otomobil kiraladık ve aynı hataya ben de düştüm. Arkadaşımın kapıyı kapatamadığını görünce seslendim. 'Dur! Sen yapamazsın!'
Aslında yapılacak şey son derece basit olsa da anlatması zordu. Kapı kolunun içindeki tetiğe basıp sonra da kapıyı sertçe kaydırmanız gerekiyordu. Ancak ben bunu, kapıyı kapattıktan sonra farkettim. Yapamayacak olan arkadaşım değil, anlatamayacak olan bendim. O kapıyı kapatmayı ben bilmiyordum, ellerim biliyordu. Yani otomatik yaptığım bir hareketti. Bu ne demek oluyor? Hareketi 'anlatabilecek kadar' iyi bilmiyordum. ' Sen yapamazsın.'demek, 'aslında ben de o kadar iyi bilmiyorum. Kurcalama da bana bırak. Anlatması yapmasından daha zor' demenin bir yoluydu.
Kendi gururumuzu kurtarmak adına birinin özgüvenine darbe indiriyorduk. Şimdi artık biliyorsunuz. Biri 'Sen yapamazsın' dediğinde kızmayın ve üzülmeyin. Gülümseyerek yanına gidin ve 'Sanırım tarif etmesi yapmasından daha zor, değil mi?' deyin, neler olacağına siz de şaşıracaksınız.
İzmir'den kısa kısa...
* İzmir'i butik müzecilik anlamında Türkiye'nin hatta dünyanın sayılı şehirleri arasına sokan Dr. Hakan Tartan, bu kez de Basmane'de 'Radyo ve Demokrasi Müzesi'ni hizmete açtı. Halit Kıvanç dahil pek çok ünlünün katıldığı açılışı sevgili meslekdaşım Seda Akgül sundu. Dünyada radyo müzeleri elbette var ancak demokrasi ile radyo kavramının ilk kez bir araya gelmesi açısından bu müzenin varlığı oldu . Açılışı gölgeleyen tek şey ise başkanın babasının vefatı oldu. Tartan, bu büyük acısına rağmen görevini yerine getirdi. Kendisine sabır, merhuma Allah'tan rahmet diliyorum.
* Ceren Ağca ve Dora dergisi öncülüğünde gerçekleştirilen Night Out Shopping etkinliğinin bu yılki teması, engelli kardeşlerimizdi. Bugüne özel İstanbul'dan gelen ünlüler, moda gösterileri, sokak konserleri, dernek tanıtımları ve kermeslerle, gece dolu dolu geçti. Alsancak bir şenlik alanına döndü. Siyasi anlamda kullanılan 'Yetmez ama evet' sözünü ben bugün burada ilk kez, bir etkinlik için kullanmak istiyorum. Nice şehirleri dünyaya tanıtan karnavallar oluyor. Bizim de dünya çapında bir karnavalımız niye yok? Ya da niye olmasın? Bu da bir başlangıç olsun...
* Yeni Asır çalışanları, yeni yıla 17 Aralık'ta Kaya Otel'de 'merhaba' dedi. Mikrop Hikmet'in döktürdüğü gecede Genel Yayın Yönetmeni'nden köşe yazarına herkes pistteydi. Aramızda kalsın, bazılarının yetenekleri şaşırtmadı değil...
Uykusuz her imza
Bebekeş
Penelope Cruz, bugünlerde bebeğini emzirmenin bağımlısı olduğunu söylemiş ve vakti gelince bunu bırakmanın kendisi için zor olacağını da söylemiş. Bu size garip ya da komik gelebilir, gelmesin! Zira söylediği şey son derece bilimsel...
Kadın vücudu, bebek emzirme sonrası 'Oksitosin' adı verilen bir mutluluk hormonu üretiyor. Bu hormon çok yüksek miktarda bağımlılık yapıcı... Yani annenin fedakarlığı, uykusuz geceleri falan tamamıyla sevgiden değil, bir miktar da ihtiyaçtan kaynaklanıyor. Sanılanın aksine, bebek kadar annenin de ihtiyacından...
Yapılan araştırmalar, oksitosinin bağımlılık derecesini gözler önüne seriyor. Yeni doğum yapmış bir kobay faresini kokain bağımlısı yapıyorlar. (Vay Allahsız bilimadamlarına bak sen (!)) Fareyi bir labirente koyuyorlar. Labirentin iki çıkışı var. Çıkışlardan birinde kokain, diğerinde de yavrusu var. Tahmin edin bakalım ne oluyor? Fare her on gidişten birinde kokaini alıyor, dokuzunda gidip yavrusunu emziriyor (Yani oksitosini alıyor.) Çıkan sonuç şu: 'Emzirme eylemi, kokainden on kat güçlü bir bağımlılık kaynağı...
Anladınız mı şimdi Penelope Cruz'un halini? Bebekeş olmuş ünlü yıldız..
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.