• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
Arkadaşını söyle, sana kim olamadığını söyleyeyim HAKAN URGANCI

Arkadaşını söyle, sana kim olamadığını söyleyeyim

hakan.urganci@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 16 Kasım 2013, 19:05
Eski bir sözü ters yüz ederek eski dostlar kavramını da ters yüz etmeye soyundum. Bazı insanlara şaşırırız; kendisi haza beyefendiyken, ekürisi neden böyle itin teki diye. Aslında genel çevremizi bize benzer insanlar oluştururken, en yakınımızdaki kişinin (kötü biri olması gerekmez) bizim aynadaki aksimiz, benzerimizden öte zıddımız, paralel evrendeki yansımamız olduğu söylenebilir. En yakınımızdakinin bizim kopyamız olması, beceriksiz çarpı iki edebileceği gibi, edepsizin karesi de edebilir çünkü. (Örnek mahsus seçildi, zira edepsizler kadar becerikli insan yoktur.)
İşte çoğu kez şaşırdığımız bu zıt kutuplar hikayesi evli olan eşlerin çoğunda da görülür. "Bu kız bu ayıda ne bulmuş?" deriz. Ne bulacak, kendini bulmuş kendini... Birbirine en yakın iki kişinin uzun süreli, bol kavgalı, marazi, ne yardan ne serden bir öyküsü varsa çevrelerindeki herkes bu ilişkinin bitmesinin an meselesi olduğunu düşünürken, nice uyumlu çiftlerin arkadaşlığı/ ilişkisi/ evliliği bir mum gibi eriyip gider. Oysa bizim zıt kardeşlerimiz keçi gibi inatlaşmaya, birbirlerinin varlık kanıtı olmaya devam ederler.
Genellikle bu tür ilişkilerde taraflardan biri beyin, diğeri yürektir. Beyin sağduyulu, mantıklı, ölçülü ve edepliyken, yürek mantıksız, serüvenci, serseri, edepsiz ve son derece beceriklidir.
Yürek kişisi, aynı zamanda mevcut ilişkinin çekip götürenin varlık sebebidir. Kavgayı çıkaran da uzlaşmayı sağlayan da edepsiz yürektir. Bir tarafın iyi polisi, öteki tarafın kötü polisi oynadığı bu beraberlikte her iki taraf da şiddetle gereklidir.
Beyinsiz yürek fazla yaşayamaz (tıbbi anlamda da doğrudur) ancak yüreksiz bir beynin ömrü uzun da olsa, buna yaşam demeye bin şahit ister. Biri gazdır, beriki fren. Yürek, beyin kişisinin kanalizasyonudur aynı zamanda. Hep yapmayı hayal edip de cesaret edemediği şeyleri yapan kahramandır. En kirli fantezilerinin boşaltım kanalıdır.
Hayatında bir yürek olmayan beyin, kaplumbağadır. Adımlarını hayattan aldığı dersler ölçüsünde kısa ve ağır atar. Uzun yaşar ama ne yaşar, ne yaşamaz. Yaşam motivasyonu düzendir. Kaplumbağa sessizlik, bitiş, ölümdür. Kaplumbağa, sineğin saygınlığıdır.
Hayatında beyin olmayan bir yürek, bir sinektir. Kısacık yaşamında kimselerin konmaya cesaret edemediği yerlere konar, zaman zaman beslenmek için başkalarının acısını dahi kullandığı görülmüştür. Yaşam motivasyonu hazdır. Tarzı hızdır. Sinek başlangıç, gürültü, yaşamdır. Sinek, kaplumbağanın gücüdür.
Kimi zaman hayatımızın bir yerinde yer alıp da önemli dersler almamızı sağlayan mentorlarımızdır yürekler... Sokak hocalarıdır onlar. Bazen başımızı öyle derde sokarlar, öyle yorarlar ki bizi, yaşamlarımızdan süresiz olarak söküp atmak isteriz onları ama yapamayız. Kısa denemelerde sigarayı bırakmak kadar zordur onları bırakmak. Bir kere, onlar buna izin vermezler. Savaşçı yapılarıyla, sizin için sizinle bile savaşırlar.
İkinci ve en önemli konu, eski dostlukların önemi konusudur. Eski bir dost yaşanmışlıklardır. Eski bir dost, rehinciye bırakılmış anılarınızdır. Kırk yıl sonra bile buluşsanız, geçmiş günler aynı heyecanla, belki bu kez daha bir abartıyla anlatılır, gülünür. Her anlatılışta öykü biraz daha çarpıtılır, her iki taraf da sessiz bir şekilde bu suça keyifle ortaklık eder. Eski bir dosttan kurtulmak, bazı anılarınızı çöpe atmaktır. Ortada kanıt bırakmamaktır. Kim kendine karşı bu kadar zalim olabilir ki?

İnadım inat

Yakın çevrem tarafından hep inatçı olmakla itham edildim. Ve bu iddiayı inatla (!) reddettim. Neden, biliyor musunuz?
Ben meslek icabı bir kavram fetişistiyim. Yerli yerinde kullanılmayan kavramlar bende gıcık yapar ve bizim millet de bu konuda çok ustadır. Örneğin, bir de şu var: 'O çok ukala biridir.' Bizim millet gerçek ukalayı hayatta tanımaz. Tanırsa işine gelmez, çünkü... Ukala ne demek? Kendini pek akıllı zanneden, kendisininkinin dışında fikri beğenmeyen, sık sık sizinle dalga geçen kişi.
İşte bu kişileri ısrarla çevresinde tutan, fikir sormaktan hoşlanan, çocuk muamelesi yapılsa da hayran hayran pişmiş kelle gibi sırıtan memleketim insanına göre bu kişi ukala değil karizmatiktir. Ne mutlu, kendisini adam yerine koyup konuşmaktadır o yüce kişi...
Oysa sen karşındaki kişiyle elektriğinin tutmayacağını anlamışsındır, gülümseyip selam vererek geçersin. 'Vayyy bizi beğeenmedii. Ne kibirlii ne ukala herif!' yaftası yersin. (Oysa o adamın hakkı en fazla 'soğuk adam' unvanıdır.) Sınırlı ve saygılı bir dialog kuran mı ukaladır, sana sürekli akıl öğreten, seni milletin önünde ince ince alaya alan kişi mi? Biz işte bu ayrımı kaçırıyoruz. Bu haksızlık da benim sinirime dokunuyor.
Şimdi gelelim inat meselesine ...
Bana bir şeylerin hiç usanmadan dikte edilmesinden hiç hoşlanmam. Haydi itiraf edin, hanginiz hoşlanırsınız ki? Israrla değiştirilmeye çalışıldığım konu -benim iyiliğime bile olsa- bir süre sonra bünyede alerji yapar ve ben bir reaksiyon gösteririm. Yani direnmeye, o şeyi yapmamak için inat etmeye başlarım. Ve adım inatçıya çıkar. Oysa benim durumumdaki kişiye üç şeyden biri denir:
1. Muhafazakar
2. Değişime dirençli
3. Pasif agresif
Hayır, beni bir şeylere zorlayan,-ben böyle mutluyum desem de- inatla bunu yapan kişinin adına inatçı denmiyor, benim adım inatçı, öyle mi? Yok böyle haksızlık! Olumlu yönde gelişmekten hoşlansam da bir önerinizi tutmuş olmam her önerinize aynı şekilde karşılık vereceğim anlamına gelmez, gelmemeli. Bizi biz yapan şey biraz da sınırlarımızdır. O sınırlar tamamen şeffafsa, sizin ayrı bir devlet, özgün bir kişilik olduğunuza kim inanır?


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.