Hakan Urgancı

Hepsi bir oyun

Fakirsin. Çok ve ağır çalışıyorsun. Hep aklında geçim sıkıntısı... Kirayı ödeyebilecek misin? Küçüğe yeni ayakkabı gerek. Büyük evlenmek istiyor. Elde yok, avuçta yok. Nasıl olacak? Bütün sıkıntılara rağmen, az çoktur ya, en ufak bir ferahlık, en küçük bir ikram, aileyle gidilen bir piknik güldürüveriyor yüzünü. Küçükte büyüğü görmeyi biliyorsun. Mutluluk için sana gereken yakıt, pek çok kişiden daha az. Nadir mutlu olduğun anlarda tamamen mutlusun. Yüzün gülüyor, az olan herşeyi derinliğine yaşıyorsun.
Zenginsin. Her şey emrinde. Evler, otomobiller, yatlar. Seyahatler, hobiler. Kapında kul olanlar. Yine de esirsin. Paranın ve gücün esirisin. Mal canın yongası. Fabrikayı düşünüyorsun, ihale için kaygılanıyorsun. Fakirinkinden daha geniş çaplı kaygıların var. Ama kaygı kaygı işte. Sadece dağına göre kar veriyor. Azdan az gider, çoktan çok... İstediğin herşeyden bolca yiyorsun ama tadı yok. Ekmeğin kenarıyla sucuklu yumurtayı sıyırmanın, basit ve doğal zevklerin, insanı kökleriyle buluşturan ve gerçekte kim olduğunu hatırlatan yönleriyle buluşturan faaliyetleri unutmuşsun. Çok, azdır aslında. Bolca verilenin tadını alamıyorsun ne de olsa. Hep bir şeyler eksik. Arıyor ve bulamıyorsun. Yaşamında bolca mutluluk anı var. Ama neden otoyol kenarında ağaca salıncak kurmuş gecekondu ailesinin huzuru yok sende?
Öğrencisin. Yoğun bir sınav stresi. Ergensin. Kim olduğun ve dünyaya kendini kabul ettirebilme sıkıntın var. Ailenden ayrı bir varlık olduğuna önce kendini ikna edeceksin ki ailen de anlasın. Neden hayatını nasıl yaşaman gerektiğini başkaları sana dayatıyor? Sen birey değil misin? Hakların yok mu? Odan bile sana ait değil mi yoksa? Yine de merak var. Yaşanmamışların getirdiği korku, hazdan daha çok değil. Yenilerle yenilenmenin, meydan okumanın, kendin dışında hiç bir şeyin sorumluluğunu taşımamanın rahatlığı da var. İlk aşklar var, ilk öpücükler var yaranı saracak...
Orta yaşlısın. Artık pek çok sorumluluğun var. Çocuklar, eşin ve işin. Bu omuzlar ne kadar yükü taşıyabilir? Yorgunsun. Hayret ettiklerin sayısı azaldıkça alışılanın kasveti çöküyor üzerine. Kendine çok az zaman ayırabiliyorsun. Her şey, bakmakla yükümlü olduklarının menfaati için. Fedakarsın. Ama sana ne olacak? Yeniden aşık olmayı hak etmiyor musun? Ya da kariyer değiştirmeyi? Modern hayatın kölesi mi oldun? Haklısın. Bununla birlikte şu gerçeğin de farkındasın.
Çocukluğunu ve gençliğini çocuğunun gözünden tekrar yaşıyorsun. Sanki bir oyunda yeni bir karakterle aynı bölümü baştan oynuyor gibi... Gurur duyuyorsun. Üretken ve yararlı bir birey olmanın yoğun doyumunu yaşıyorsun. İlk gençliğinde olduğu gibi hayatın yarışmacı sahnesinde değil, jüri koltuğundasın. Seçilmek ve kendini kanıtlamak derdin yok. Seçensin sen. Anlık heyecanlar bitti ama genelde daha mutlusun.
İhtiyarladın artık. Pek çok organın eski işlevini görmek için ilaca ve tedaviye gereksinim duyuyor. Bu yüzden pek çok yiyecekten ve hayatın getirdiği pek çok zevkten uzak yaşamak zorundasın. Yağlı tuzlu yasak. Fazla hareket yasak, heyecan yasak. Bazen yürümek bile güç gerektiriyor. Bildiklerin, yapabildiklerini fersah fersah aştı. Güzel olan ne, biliyor musun? Her şeye rağmen anı gençlerden bile daha iyi yaşıyorsun. Gerçek değerlerin farkındasın. Günün nasıl güzel doğduğunu biliyorsun. Kuşun dilini biliyor, şarkısını anlıyorsun. Bir bahçen varsa, bitkilerini büyütüyorsun çocuk yerine. Çocuklarını şımartmadan yetiştirme kaygın sona erdi. Sen torunlarını rahatça şımartabilir, kaygısızca oynayabilirsin onlarla. Ailenin bilge çocuğusun artık. İstersen bilge, işine gelirse çocuk. Yeri geldiğinde kapris yapmanın, çocuklaşmanın avantajını da sürüp canının istediğini yaptırabilirsin. İşine gelmediğinde söyleneni unutmuş, kulağın duymamış, gözün görmemiş olabilir. Kavganın gürültünün ortasında sükunetle durup gülümseyebilirsin eski heyecanlar yatıştığında. Sen bir çınarsın çünkü.
Her yaşın ayrı güzelliği var derler ya, doğru. Her yaşın güzelliği olduğu kadar her durumun, her sosyal konumun da ayrı avantaj ve dezavantajları var. Hepiniz eski halinizi unutup başkalarına özeniyorsunuz ya, herkes kendi derdini bilir çünkü. Herkese kendi derdi bir umman. Oysa en sıkıldığın, en çaresiz hissetiğin an hatırla! Yaşam koşulların birer senaryo aslında ve konumun bir kostüm ya da dekor sadece... Her sahneden ve her karakterden alınacak bir haz var bu ruhlar sahnesinde. İyi ve kötü, doğru ve yanlış yok, deneyim var sadece. Yazılmışı oynuyorsun sen. Sahne sona erdiğinde sadece rolünün hakkını verip vermediğin sorulacak. Gerisi hikaye! Unutma, hepsi bir oyundu sadece...
Sevemiyoruz
OSHO diyor ki: 'Fakiriz çünkü sevemiyoruz. Ne kadar çok insanı seversen herkesi sevebilir hale geleceğin bir gerçek. Sadece tek bir insanı seversen sonunda o insanı bile sevemez bir hale gelirsin. Çünkü sevme kapasiten o kadar daralır ki donar. Bu tıpki bir ağaca tek kökü kalan kadar bütün köklerini kesmesini söylemeye benzer. Sonuçta ağaç ölür.' İşte bu yüzdendir ölmeyi ve öldürmeyi iyi bildiğimiz. Köksüz ağaçlar gibiyiz, sevmeyi bilmiyoruz. Öldürmek ve ölmek uzmanlık alanımız olmuş. Yine canlar gitmiş yurdumda, yine ağıtlar var.
Başımız sağolsun


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.