Hürol Dağdelen

Barış, o en çok özlenen...

İnternete girip 'Google'ı tıkladığınızda, barış üzerine söylenmiş binlerce söz, binlerce özlem gelir karşınıza...
Hepsinin de bir anlamı var, bir isteği; barış içinde "yaşanası" bir dünya...
***
Çöle dönüştürdükten sonra adına barış diyecekler. (Cornelius Tacutis)
Yurtta sulh, cihanda sulh. (Mustafa Kemal Atatürk)
Barış sorunları çözmek ve uzlaşmak demektir. (Edmund Burke)
Barış zamanındaki fasulye ve et, korkunun mevcut olduğu yerdeki kek ve biradan daha iyidir. (Ezop)
İnsanoğlu savaşa son vermelidir. Yoksa savaş insanoğluna son verecektir.
(John F. Kennedy)
Doğa tarafsızdır. İnsan doğadan güç alarak dünyayı çöle, çölü de yeşilliğe çevirdi. Kötülük atomun içinde değil insanların ruhlarındadır.
(Adlai E. Stevenson)
Bilim atom bombasını üretti, fakat asıl kötülük insanların beyinlerinde ve kalplerindedir. (Albert Einstein)
Savaş ve hakimiyetin genişletilmesi monarşinin, barış ve ılımlılık ise cumhuriyetin ruhudur. (Montesqieu)
***
Bugün yeryüzünde, savaşın eriyip bitirdiği ülkelerde çaresiz yaşayan, hatta aç ölen milyonlarca insan var.
Oysa insan aç ölmemeli...
Hiçbir nedenin insanı aç öldürmeye hakkı yok, hiçbir çıkar savaşının da...
Keza hiçbir canlının da...
Oysa insanı bu duruma düşüren şey, savaş...
***
Barış dünyasında "paylaşmak" vardır, üretimi desteklemek, ürüne saygı duymak...
İnsanın gözünün içine bakar barış... İncitmez, değer verir, kalkındırır.
Oysa bugün çöpe atılan yiyecekleri düşündükçe bundan da çok uzağız.
***
Evet bugün en çok o özleniyor, barış... Ülke liderlerinin de ağzında, sanatçıların da... Filmlerin de konusu, şarkıların da...
Uyarı hep var ama uçurum gittikçe derinleşiyor. Çünkü insan üzerinden oynanan oyunlar bitmiyor.
Ülkemiz de dahil, milyonlarca dünya vatandaşı, sebebi "savaş olan" geleceği yutan mekanizmanın kurbanı seçiliyor.
Silah tüccarlarının dünyanın her bir köşesine kurdukları tuzak, insanı esir ediyor, yok ediyor.
İletişimin gücünü elinde tutan teorisyenler, dünyayı kana bulamaya hazır.
Ufak bir tahrik, her ülkeyi birbirine katıyor, düğmeye basan onlar, yok olan ise onur, gurur ve insan sevgisi...
Ve kimse buna dur diyemiyor.
İnsan nesli tükeniyor. Yokluğa, açlığa mahkum ediliyor.
Barış olmayınca, umutsuzluk kol geziyor, insanoğlu birbirini çiğniyor; toplumsal bilinç yerini bencilliğe bırakıyor.
Şu an dünyamızın yaşadığı bu...
***
Bugün 1 Eylül, Dünya Barış Günü...
Toplumsal bilinci benimseyen "mantıklı" uluslar, özgüveni yüksek insan gücüyle, savaştan çok uzaktır bugün...
Yaşlı dünyamızda şu an sözünü ettiğim ülkelerden az da olsa var.
Hiçbir güç onları kandıramaz, yok edemez; top da tüfek de...
İnsana saygısı olan yönetimler de, başka bir plan içinde olamaz, önce insanını korur çünkü...
Barış, insan benliğinin mihenk taşıdır, herkesi kucaklar.
***
Bizim gibi ateşli ülkelerin ise başı hep dumanlı... Kışkırtanı da bol, tahrik edeni de...
Böylece hep savaş halindeyiz; vatansal, kişisel, parasal...
Hep "barış arayışı içindeyiz", hiç bitmeyen özlemle...
Buradan bakınca, "Barış içinde yaşamak da mümkün" dediğimizde, "O bir ütopya, kendini kandırma" diye karşı çıkanlar, her geçen gün artıyor.
Oysa barışa inancın azalması, insanlığın sonu demek...
Tek çıkış, bilinçli bir toplum yapısıyla, tahriklere kapılmamak.
Çünkü her küçük adım, büyüyen koca bir yürektir.
Barışa özlem duyduğunuzda, küçük bir çocuğun gözlerinin içine bakın, o size çok şey anlatacaktır.
Uyanık olursak barış uzak değil.
***
Dünya Barış Günü'nüz kutlu olsun.
Yalanlara kapılmadan el ele, yürek yüreğe.
Geçmişle yüzleşmeye hazır mısınız?
Elbette çok acılar çekildi.
Binlerce insanın öldüğü 70'li yıllardan sonra gelen 1980 darbesi, önce "kurtuluş" olarak görüldü, bu yüzden halk, oylarıyla destek verdi ancak işin "içyüzü" başkaydı.
Birden karanlık çöktü.
Birileri düğmeye basmış, "bir tarafı" özellikle "Sol" görüşü, hak arayanı yok etmeyi planlamıştı.
Bu yüzden ihlilali yöneten askerler, ülkeye işkenceyi, haksızlığı, zorbalığı da getirdi. Binlerce insan suçsuz yere hapse atıldı, sadece bir dünya görüşünü bitirmek uğruna, "köktendincilik" hortlatıldı. Türkiye, yine kamplara bölündü. Delikanlılık yerini "ispiyonculuğa" bıraktı.
Bizzat yaşadım. İşkence görmedim ama o günlerin tanığıyım.
***
İşte bugün Tarihi Havagazı Fabrikası Sergi Salonu'nda açılacak fotoğraf sergisi, o karanlık günleri, karelerle gün ışığına çıkıyor.
"Sen Beni Görmedin" adlı serginin mimarı, fotoğraf sanatçısı Süreyya Martin...
Amacını şöyle açıklıyor, davet satırlarında:
"12 Eylül 1980'de insanlığın dondurulduğu bir süreçten geçti Türkiye.
Eşitlik, demokratik haklar ve özgürlüklerden söz eden herkes ve her şey tutuklandı, işkence tezgahlarından geçirildi ve mahkum edildi. Büyük bir gözaltı dönemi yaşandı. Darbeciler ve işbirlikçileri, masum insanları, öğrencileri, öğretmenleri, sendikal ve ekonomik haklar için mücadele veren işçileri öldürdüler. Bu süreçle ilgili daha pek çok şey yazılmadı, söylenmedi. Benim de söyleyecek sözüm olduğundan susmaya dilim, görmemeye gözüm razı gelmedi. Ve istedim ki yok edilmeye çalışılan bir kuşağın acılarının sadece bir kesitine değinen fotoğraflarım, bu döneme tanık olan, olamayan herkesin, ötekinin acısını fark edip hissedebilmesi ve benzer acıların yeryüzünün hiçbir coğrafyasında yaşanmaması adına, okyanusa akan bir damla olsun."
***
Nice okyanus, insanlığın tarihiyle yüklü... Nice yürekler, geçmişle yüzleşmek için bekliyor.
İşte bu fotoğraf sergisi de, her alanda "hesaplaşmanın" yaşandığı günümüzde, bir dönemi çok iyi anlamak adına, önemli bir fırsat.
***
Çünkü acıları en çarpıcı fotoğraf anlatır; sözcükler biter, gerçek tüm çıplaklığıyla karşındadır.
Gözlerin yaşarır, nutkun tutulur.
SÖZÜN ÖZÜ
İnsan, insanın kurdudur.
Plautus

Alışkanlık haline getirdiler!

"Türkler bizim ebedi dostumuz."
Her Amerikalı'nın ağzında bu söz var, özellikle yönetimde olanların...
Çünkü Türkiye onların çıkar planlarında "geçilecek bir nokta" ise, dünyanın en muzaffer ülkesi, örnek yönetimi... Dünyanın Müslüman ağırlıklı, tek laik ülkesi...
Övgüler art arda sıralanır.
Ama ortam biraz Türkiye'deki çıkarlarından uzaklaşsın, ulusal bütünlüğümüzü hiçe sayma gafletine düşmeleri de an meselesi.
***
CNN, dünyanın en etkili haber kanallarından biri; ancak basiretsiz... Çünkü bu deneyimli kanal, hala ülkesinin en önemli müteffiki Türkiye'yi tanıyamamış!..
Öncelikle toprak bütünlüğünden habersiz, çünkü onlara göre hala Arap ülkesiyiz. Ülke parça parça... Kapanın elinde kalıyor, sahipsiz (!)
İşte bu bakışın en yakın kanıtı:
CNN, tanınmış siyaset muhabiri Campbell Brown'ın bir programında, Türkiye haritasının yarısını "Kürdistan" olarak göstermiş... Tepkiler gelince de geri adım atmışlar, "Özür dileriz"...
***
Kardeşim bu kaçıncı özür...
Sen, olmayan bir ülkeyi, gel Türkiye'nin yarısına oturt. Sonra da dalga geçer gibi özür dile...
Bu hep yaptığınız bir tahrik...
Oysa biz, size aynı saygısızlığı yapsak, dünyayı ayağa kaldırırsınız. Bu mu adaletiniz?
Yalama oldu artık bu özürler...
Yoksa özürle örtülmek istenen hata, ABD'nin Ortadoğu Projesi'nin (BOP'un!) bir parçası mı?
***
Bence önce kendine gel Amerikalı... Sık sık "Türkler bizi sevmiyor" diye yakınıyorsunuz.
Nasıl sevelim, ha nasıl?.. Siz ülkemize böyle tecavüz ettikçe, toprak bütünlüğümüze saygı göstermedikçe, birbirimize kırdırdıkça nasıl takdir edelim?
Bu soruyu önce kendinize sorun.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.