Hürol Dağdelen

Vah benim zavallı vatandaşım!

Şarkıcı Deniz Seki şimdilik hapisten yırttı, özgürlüğüne kavuştu; zira şubat ayından beri cezaevindeydi ve "Uyuşturucu kullanıp pazarlamaktan" yargılanıyordu.
Oysa dava bitmedi, değişen sadece tutuksuz yargılanacak olması...
Çıkar çıkmaz demiş ki Seki, "Özgürlüğü çok özledim, şimdi pırıl pırıl, arınmış bir Deniz göreceksiniz."
Oysa hapse girmeden önce de özgürdü; tek fark "Ben şarkıcıyım, ne istersem yaparım" dünya görüşüne sahipti!..
Birçok meslektaşı gibi...
Yedi aylık hapis cezası onda çok şeyi değiştirmiş, "Şimdi farklı bir Deniz göreceksiniz" diyor.
***
Bu sözleri ben, Tuğba Özay, cezaevinden çıktığında da duymuştum.
Demir parmaklıklı dünya, güya onu da örnek insan yapmış.
Kitap yazdı, şarkı sözü yazdı, anılarını paylaştı..
Yani cezaevine girişi bile, şöhretinden bir şey eksiltmedi, artı kazandırdı.
Şimdi aynı süreç Deniz Seki için işleyecek.
Mutlaka içeride bir şeyler karalamıştır; birkaç şarkı, birkaç şiir, birkaç anı...
Kitap da yazar, şarkı sözü de; anıları da para eder, şiirleri de...
Çünkü sürekli adını gündeme getirecek bir basın bekliyor onu
Nitekim öyle de oldu çıkışında...
Neredeyse, "Neden bu kadar içeride kaldın" bile diyecek küstah paparazziler vardı çevresinde...
Tabii her iki tarafın da işine gelir bu gelişme... Hüsnü ile aşkını da kurcalayacaklar birkaç ay...
Yani artık malzeme bol... Para edecek anı da...
Onları popüler kültür yarattı, dakikaları bile değerli (!)
***
Vah benim zavallı vatandaşıma...
Hele bir hapse girsin; ne şiir yazacak vakti vardır ne de kitap.
O, geçim sıkıntısı çeken karısını düşünür; kahrolur
O, arkadaşları karşısında mahçup olan çocuğunu düşünür; kahrolur.
O, ailesini yalnız ve korumasız bıraktığına üzülür; kahrolur.
Aylar, yıllar pişmanlık içinde geçer.
Çıktığında işlediği suçu bile unutmuştur çoğu kez; evet ders almıştır ama, cezaevi anıları hiç para etmez, arkasında koca basın da yoktur.
Ve dışarıda da onu parasızlık, işsizlik ve yine bir dolu sorun beklemektedir.
İşte onun için "Cezaevi benim için ders oldu" diyemez, onu demeye bile fırsatı yok ki...
Ona yalakalık yapacak iyi gün dostları da...
Gerçeğin tokadı sadece ona patlar çünkü, arkasında popüler kültür yoktur.
Canlı yayında Vedat Türkali
Yeni başlayan bir program için, bundan daha iyi bir "start" olabilir mi?
İstesen yapamazsın, dilesen olmaz.
Yeni Asır TV'nin yeni yayın döneminde önemli kozlarından biri olan "Haftalık Mecmua"nın ilk canlı yayın konuğu, ünlü ve bir o kadar da özel bir isimdi; Vedat Türkali...
Bugün 90 yaşında olan, o yaşta yeni bir kitap yazan, Bodrum'da yaşayan ve sözleri kesilir, ayıklanır diye bugüne değin hiçbir televizyon programına katılmayan, Yeni Asır TV yönetiminden "program canlı olursa katılırım" diye söz alan, bunun için bir Ege kanalına güvenen bir yazar bu isim...
***
Türk edebiyatının ölümsüz isimlerinden biridir Vedat Türkali... Sözünü sakınmayan, yazdıklarıyla topluma ayna tutan bir "devrimci"...
Gençliğimin en büyük ödüllerinden biridir onun yazdığı bir kitap, bana çok şey öğretmiştir, bakış açıma "özgürlük" duygusunu yerleştirmiştir.
"Bir Gün Tek Başına"ydı o kitabının adı, 70'li yılları ve sonrasını en iyi analiz eden bir eser...
Bir başyapıt.
Onu ekran başında dinlerken, geçmiş yıllara gidiverdim yine...
O Osmanlı'dan bugüne değin Türkiye'nin portresini çiziverdi bir çırpıda; hatalarımızı da, pişmanlıklarımızı da, olumlu gelişmeleri de...
Kürt meselesini, neler yapılmasını gerektiğini, siyasi partileri, yönetim hatalarını...
Müthiş bir zeka, inanılmaz bir hafıza...
***
Yeni Asır TV'de bir devrimci... Üstelik yeni başlayan bir programda, Gündoğdu Meydanı'ndan canlı yayında.
Ayrıca program da, sanırım, Türkiye'de bir ilk...
İçinde edebiyat da var müzik de, spor da var sanat da... Hepsi için de söylenecek bir çift söz...
Bir nevi ekrandaki dergi; o çok sevilen "Aktüel" gibi...
Teşekkürler arkadaşlar, emeği geçen herkese...
SÖZÜN ÖZÜ
Önemli olan akıllı olmak değil, aklı yerinde ve zamanında kullanmaktır.
Descartes
Zeki Müren'i korumak...

Genç nesil, Zeki Müren'i pek tanımaz; dahi sanatçılığı, billur gibi sesi ve toplumsal değerinden habersizdir.
Onunla yaşamamamıştır çünkü...
Burak Kut, müzikte aradığı çıkışı bulamayınca yapımcılığa soyunmuş... İlk proje ortaklığı ise, Zeki Müren'e hayranlığıyla örtüşmüş...
Oylum Talu'nun konuğu olan Kut, "Saklı Kayıtlar" adı verilen bu projenin çok özel olduğunu belirtiyor ve şöyle örnekliyor:
"Zeki Müren çok değerli bir sanatçı. ABD'de Frank Sinatra nasıl korunuyorsa, Zeki Müren bu ülkede öyle korunmalı."
Ve ardından şu itirafta bulunuyor:
Ben yıllar evvel onun tek piyano, bir sazla söylediği kayıtlarını dinledim. Kulaklarıma inanamadım. Bu kadar billur bir ses miydi, gerçekten bu kadar virtüöz şekilde mi şarkı söylüyordu deyip o dakikadan itibaren, bu ustanın değerinin tekrar farkına varıp, onunla ilgili çalışmalara katıldım."
Burat Kut, geç de olsa, bir değerin farkına varmış, sanırım yaşıtlarına ve çocuklara da bu albümle anlatacak.
Umarım, başarılı olur.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.