"Adım Serdar, annem ve babam beni çok seviyorlar; hatta doktor ve hemşirelerim de...
Ama bu gece uyumadan önce elimi siz tutar mısınız?"
Televizyonda izlediğim her an, tüylerimi diken diken eden, yüreğimi titreten bu sözleri, lösemi hastası bir çocuk söylüyor.
Son sözünü söylerken de, yürek yakan gerçeği kafasındaki peruğu çıkarırken yansıtıyor, şanslı, sağlıklı insanlara...
Tek istediği bir yudum sevgi, ilgi...
***
Reklam filmini hazırlayan, bağışlarımızla ayakta duran Lösemili Çocuklar Vakfı'nın amacı kan kanserine yakalanan bu çocuklara sahip çıkmak...
Devletin yetemediği anda, o muhtaç eli tutmak...
Çünkü lösemili çocukların yürekleri öyle yalnız, öyle çaresiz ki.. Yaşıtları koşup oynarken onlar hasta yatağında, sadece izliyor.
O minicik yaşlarında ölüme meydan okuyor, direniyorlar. Tek istedikleri, bir gün yeniden doğuşlarını ilan etmek...
Hayata sımsıkı sarılmak...
Anne ve babalarının gözyaşlarını silmek, onlara yük olmaktan kurtulmak..
***
Çevremizde lösemili birçok çocuk var; ve bizler kanser yapan gıdaları kullandıkça da, gelecekte ne yazık ki daha da artacak.
Birini tanıyorum, ablası Aslı Gökçe üniversiteye gidiyor, Çiğli İMKB Meslek Lisesi mezunu, sağlıklı...
Ama o, küçücük yaşında, ölümle savaşıyor.
Kurtuluşu ablasından alacağı ilikte...
Görseniz öyle güleç, öylesine tatlı bir çocuk ki, adı Nazlı...
Bir ay sonra Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nde ameliyata girecek, tüm dualarımız sağlığına kavuşmasından yana...
Ameliyatı LÖSEV karşılıyor, Allah onlardan razı olsun.
Ancak aile, İstanbul'a gelip gitmekten perişan; ne var ne yok, satıp savmışlar, sıfırı tüketmişler. Şimdi para sıkıntısı çekiyorlar; ilaç almaları, tedaviye destek olmaları gerekiyor.
Nazlı hastanede, onlar burada...
***
Herşeyin ötesinde...
Nazlı hasta yatağında, ellerinden tutmamızı istiyor. Hani o reklamda Serdar'ın dediği gibi; gece yatmadan önce...
Biz belki tutamayız ama aileye maddi destek sağlarsak onlar bizim yerimize dokunabilir.
Bir de bakarsınız gözyaşları, yerini kahkahaya bırakabilir.
Hem bir çocuğu mutlu etmek ne de güzeldir.
Nazlı sesleniyor; "Tutun ellerimi"...
Haydi, hep birlikte umut olalım.
Cep tel: 0 536 723 95 11
Bir zamanlar 'Ezel"
Dünya sinemasının efsane filmleri arasındadır, "Bir Zamanlar Amerika"... Hem sinema diliyle çarpıcı anlatımı hem de müziği yıllarca belleğimden silinmedi.
Sanırım dört kez izledim baştan sona...
Bunun için rahatlıkla söyleyebilirim, yeni yerli dizimiz Ezel "Bir zamanlar Amerika"dan alıntı...
Yani bizim Kenan İmirzalıoğlu, aslında Robert De Niro!..
***
Dizide öykünün akışı da aynen filmde olduğu gibi... Sık sık geriye dönüşler var; yani Ezel'in sürekli gençliğine gidirek olayı resmetmesi, üç mahalle arkadaşıyla görüntüleri, o üç arkadaşın yakından tanıdığı Ezel'in sevgilisi, genç adaımın bir kumpasa kurban gitmesi, arkadaşlarından biriyle sevgilisinin evlenmesi, güçlenerek geriye dönüşü ve onların mal varlığını, kumarhanesini ele geçirmesi...
Burada da Yiğit Özşener sanırım James Woods.
***
Sözün özü...
"Bir Zamanlar Amerika"daki mafyanın doğuş öyküsüyle, dizi öyküsü birebir örtüşüyor.
Tabii, bize özgü eklemeleri katmazsak...
Bununla diziye eleştiri getirmiş değilim, bunun için henüz erken.
Sadece durum tespiti yaptım.
Ayrıca, yapım hiç de fena değil, titiz bir çalışma; izleyicisini bulacaktır. Daha ilk gösterimi, zirvede bitirdiğine göre...
SÖZÜN ÖZÜ
Her şeyi denerim ama yapabildiklerimi yaparım.
Herman Melville