Amaç, İzmirliyi huzursuz etmek!
Üçü de birbirinden beter.
Zira, tedirgin yaşayan bir yürek mutlu olamaz, kendini özgür hissedemez. Hele bu yürek, savunmasız kadınsa...
Türkiye'de, insanların en özgür, özellikle gece yarısı, hiçbir müdahale ile karşılaşmadan yaşadıkları kent hangisidir, diye sorsalar verilecek tek yanıt, İzmir'dir.
Zira hep şuna inanılırdı; "İzmir'de katil barınamaz."
Nitekim bu, düne kadar öyleydi. Ancak huzur kenti art arda üç cinayetle sarsıldı.
***
Sözün özü, birileri bu özel kenti karıştırmak için hareket geçmiş bile... Altında ister sapık ruh yatsın, ister yobaz...
Katilin tek gücü vardır; her türlü kahpeliği yapmasına izin veren silah...
Ele geçirirse kelleşçe arkadan vurur, çalar, çırpar, hakkını gaspeder; dahası hiç tanımadığı birilerinin yaşamına "kahpece" son verir.
Zira o, gücün kaostan beslendiğini bilir.
Olayı yaratır ve bir köşeden izler. Onun için ölen insan, sıradan bir vakadır. Ruhunu sadistçe tatmin etmesi yeterlidir.
Bu yüzden silaha tapar.
Hani şu, "Silah taşımak serbest bırakılsın" diyen milletvekillerine nazire edercesine hem de...
Yaşadığı ülkeyi "Teksas" sanır bu Allahsız, kitapsızlar...
***
Balçova'da önceki gece, iki genç kadına arkadan yanaşıp, acımasızca, kahpece, kalleşçe öldürülmesi, bu sapık ruhun ortaya çıkışıdır.
Keza Konak'ta yaşanan benzeri bir cinayet de...
Amaç, İzmirliyi huzursuz etmek...
Halkın özgürlük bilincini sınayıp evine kapatmak...
Kadınların yüreğine korku salmak...
"Bu saatte kadınların sokakta ne işi var" diyen yobaz güruhları tatmin etmek...
Hırsızlığı, şiddetle beslemek...
Dizilerde izlediği bazı mafya bozuntularına öykünmek...
Teröre çanak tutmak...
Halkı galeyana getirmek...
***
Niyetler çeşitli ama amaç tek; masum insanların haklarını gaspedip yaşamlarını yok etmek...
Bu yüzden, onların yarattığı kaosu görmek için, o olayın yaşandığı ilçede olmak ya da kentte yaşamak gerekmez.
Bilinçli insanın tehlikeyi sezme yetisi, gücü ve inancı vardır.
Bize düşen, dünya görüşümüzden ödün vermemek ve İzmir'i huzur kenti yapan polisimize güvenmek...
Bildiğim, İzmir polisi teyakkuz halinde...
Bildiğim, hepsi de kahpece işlenen cinayetlerin sorumlularını yakalamak için hayatlarını ortaya koyuyor.
İzmir'de huzuru bozmaya yeltenen bu katillere, en sert tepkiyi onlar verecektir yine...
Çünkü, ne namus, ne özgürlük, ne hırsızlık ve ne gasp insanı öldürme nedeni değildir.
Altında başka nedenler yatıyor.
Tek hayalim, bu sapıklığın cezasını yine toplumun vermesi...
***
Yani...
Dizilerle müşrulaşan mafyaya yüz çevirerek...
Din bezirganlarına karşı laikliği savunarak...
Hakkını, geç de sonuçlansa, sadece hukukta arayarak...
Başka insanın hakkını, kendi hakkından üstün sayarak...
Yaşadığı kentin huzurunu koruyarak...
***
Sizce ütopya mı bu istekler?
Öyle düşünüyorsanız, şimdiden şiddete teslim oldunuz demektir. O genç insanların bu kahpece ölümleri de size bir şey anlatmıyorsa, yarın ne kendinizi koruyabilirsiniz ne de çocuklarınızı...
Doğanın değişmez kuralıdır; her canlı layık olduğu şekilde yaşar.
Birlikteliği yeniden keşfetmek gerek...
Çok zor bir süreçten geçiyoruz. Ekonomik zorluklar bir yana kişisel sorunlar da zirveye çıkmış durumda...
Ne kadın erkeğini, ne de erkek sevdiği insanı artık mutlu edemiyor.
İki arada kalınmış bir durum bu... Böyle olunca başka arayışlar başlıyor.
Onun da sonu hüsran çoğu zaman...
Çünkü insan, günümüzde özveriye yanaşmıyor, hayatında yanlış giden gelişmeler varsa, önlemini almayı düşünmüyor.
"Aman, koptuğu yerden" zinhiyeti hakim toplumda...
Boşanmalar arttı, kredi kartları patladı, mahkemelerde borç dosyaları yığıldı.
Postacılar, aşk mektupları değil sadece borç ekstreleri taşımaya başladı.
Yani durum vahim...
***
Oysa ne güzel başlamıştı herşey.. Büyük bir heyecanla, o bulunmaz coşkuyla...
Üniversite bitmiş, yeni bir iş, yeni bir hayat.. Sonra da hayatını vereceğini düşündüğün bir eş...
Evlenmek için çkilen onca sıkıntı... Görkemli düğün törenleri, her şeye karşın sevgi adına açılan yuva ve onun borçla kurulan düzeni...
Sevgi uğruna, aşk uğruna, çoğu zaman daha birbirini tanımadan atılan mutluluk adımları, ne yazık ki kişisel çekişmeler, kayınvalide sorunları, çiftin birbirine tahammül edememesi nedeniyle bozguna uğruyor.
Ondan sonra ilişki dikiş tutmuyor. Ortada ise bu aşkın meyveleri çocuklar kalıyor.
çekilen onca sıkıntı, özveri iki dudak arasından çıkan sözcüklerle bitiyor:
"Ayrılalım."
***
Yeni bir hayat, yeni bir sevgili ise çoğu zaman riskli... Çünkü artık o "saflık" bozulmuş, "büyülü dünya" zedelenmiştir.
Hele bir de çocuklar varsa, iş daha da içinden çıkılmız hale geliyor.
İnsanlar, yalnızlığa mahkum oluyor.
***
Oysa, her ilişkinin ikinci bir şans hakkı vardır. Elbette bu şans, her şeye rağmen "katlanmak" olarak algılanmamalı...
Bu insanlık dışı bir şey çünkü...
Buna, çiftin birbirini yeniden keşfetme süreci diyelim.
Aşkı yeniden yaşamaya fırsat veren, o ilk günkü heyecanı yaşatan; sıcak bir gülümseme, sevgi sözcükleri, kaçamak bakışlar, aşk şiirleri okuma, ruhun derinliklerine inmeye fırsat verme gibi...
İnanın, başka bir maceraya atılmaktan daha heyecan vericidir, bir dönem ölesiye aşık olduğun adamı, kadını yeniden keşfetmek...
"Olmaz" demeden önce bir kere dene... Tabii, iki tarafın da rızasıyla, kimi zaman da çaktırmadan...
O uğruna herşeyi feda ettiğin yılların anısına...
Kaybedecek neyin var ki?..
GÜNÜN SÖZÜ
Kendinizi idare ederken kafanızı, başkalarını idare ederken kalbinizi kullanın.
İngiliz Atasözü
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.