Bir hayat pınarıydı Atalay Noyaner...
Atalay Noyaner özel bir hayattı; dolu dolu yaşadı, yaşattı... İzmir için yaşayan, hayatını bu Ege kentine adayan, her türlü kışkırtmaya, zorluklara, dayatmalara karşı direnen, babadan kalma mesleği gazinoculuğu zirveye çıkaran, pek çok ünlü ismi müzik dünyasına kazandıran, bugüne değin binlerce kişiye iş veren, yoksul, kimsesiz çocukları giydiren, okutan, huzurevinde kalan yaşlılar için, öğrenciler için ücretsiz günler, konserler düzenleyen, her insanın yüreğine huzur akıtan bir pınardı Atalay Noyaner...
Herkesin sebeblendiği, bereketli bir yaşam pınarı...
***
İzin günlerimde, her şeye kendimi kaparım; televizyona, haberlere, günlük telaşa; eşim ve çocuklarımla birlikte özel bir günü değerlendirmeye çalışırım çoğu kez...
Bu yüzden, Atalay ağabeyin, yıllardır çektiği, doktorların "dinlenmelisin" dediği halde, "Ben işimin başında olmazsam, zaten yaşayamam" diye inatlaştığı, kalbine yenik düştüğü pazar günü, O'nu kaybettiğimizi, hiç duymadım.
Ancak dün, gazeteme gelince yumruk yemiş gibi oldum.
İki nedenden; hem sevdiğim, takdir ettiğim bir insanın bu ani ölümü, beni oldukça sarstı.
Hem de, eşimin o gün ısrarla, "Haydi, Turkuaz'a gidip, Atalay ağabeyle sohbet edelim" fikrini, tembelliğim yüzünden ertelememdi.
Hayat hiçbir şeyi ertelemeye gelmiyor demek ki...
O yüzden çok şaşkın ve pişmanım.
***
Atalay Noyaner, İzmir için bir markaydı. Eğlence dünyasının "Gazinocular Kralı" bu ünvanı, karaborsadan satın almadı.
Emek verdi, üretti, sanata, sanatçıya yatırım yaptı, işsize iş verdi, birçok genci yetiştirdi.
Fuar'da, binlerce insana umut olan, yüzlerce sanatçının sahneye ilk adım attığı yer olan, kentin simgesi olan İzmirli'nin yegane eğlence mekanı Akasyalar'ın yıkımı izlerken de, kendine verdiği sözü hep tuttu:
"İzmir'e asla küsmeyeceğim, bu kent için yaşayacağım."
Bu yüzden, Konak'ta marka olduğu Maksim Gazinosu'na kent yenileme projesine kurban gitmesine de yüreği gitti ama yine küsmedi, direndi.
Son olarak, İnciraltı'na hayat verme görevini üstlendi. Kurduğu Turkuaz, bugün bir Türkiye markasıdır.
Her yönüyle hem de...
Hem eğlenceyi, hem dinlenmeyi amaçladığı bir eğlence parkı burası...
Burada da onun hevesini çok kırdılar, üzdüler ama inancını yitirmedi. Çünkü o İzmir için yaşayan bir gönül insanıydı.
Bir fakir babası, bir sanatçı babasıydı.
Hep örnek oldu; ne içki içtiğini gördüm bir gün ne de sigara...
Onun için varsa yoksa işiydi.
***
"Bırak artık İzmir'i... Seni burada kimse anlamıyor. Gel İstanbul'a" diyenlere, "Hayır ben bu kent için ölürüm" diye karşı çıkan...
Egelileri, "Dünyanın en güzel insanları" diye tanımlayan...
Sanat dünyasında, "Hatırı asla kırılmayacak patron" gözüyle bakılan...
Turkuaz'da çocuklar için planladığı oyun parkını, "En zararsız malzemeden" kurmak için, aylarca araştırma yapan...
"İzmir'in tüm gazetelerin seviyorum ama Yen Asır'ın yeni benim için apayrı" diyen bir gazeteci dostu...
Çocukların gönül arkadaşı, gençlerin umudu, mesleğinin kralı, sanatçının dostu olan Atalay Noyaner, bugün artık yok.
Ama prensipleri, ruhu ve İzmir sevdası yaşıyor.
Aldığı plaketlerden geçilmeyen odası, artık geleceğe ışık veriyor.
Dün olduğu gibi, bugün de...
***
Yüreğim, bir gönül dostunun gidişini kabullenmek istemiyor bir türlü... Ama hayatın bir gerçeği bu, ötesine gücümüz yetmiyor. Böyle onurlu bir adamı tanımış olmak, hayatımın en güzel köşesinde yer alacak benim için, sonsuza dek...
Sevgili Berna, sevgili Tayfun, Sevgili Cem, sevgili Leyla....
Manevi evladı Cemal...
69 yıllık bir hayat maratonunu, "insan sevgisiyle", "İzmir aşkıyla" süsleyen bir babaya sahip olmanın onuruyla yaşayacaklar artık...
Bu da, çocuklarına arkada bırakabileceğin en güzel armağan...
Bir gurur mirası...
Işıklar içinde yat, benim iyi yürekli, sevgili ağabeyim.
GÜNÜN SÖZÜ
Umutla yolculuk etmek, gidilecek yere varmaktan çok daha güzeldir.
Robert Louis Stevenson
Kaybeden yine İzmir oluyor
Yıllardır marka arayışında olan İzmir hala bir dala tutunmuş değil, üstelik durdukça, değerlerini de teker teker kaybediyor.
Son örnek bilimadamlarımız... Üstelik, yaptıkları başarılı operasyonlarla, dünya çapında ün kazanan isimler bunlar...
Geçen güzel bir gazetede okudum, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne değer, kimlik ve ödül kazandıran pek ünlü cerrah, İstanbul'un yolunu tutmuş...
Aralarında, Prof. Yaman Tokat ve Prof. Ata Bozoklar da var. İkisi de organ nakli konusunda ülkemizde bir numara...
Prof. Tokat gitti, Prof. Bozoklar gitmek üzere...
Yani kalp ameliyatlarında öncü olan, organ naklinde "zirveye" çıkan, tüp bebeklerde örnek olan, spor hekimliğinde "vazgeçilmez" olan İzmir yine geriye düşmek üzere...
***
Kazanmak değil kaybetmenin hesaplarının yapıldığı bir şehirde ilkelerden söz edilemez.
Daha düne kadar sağlık turizminde güvenilir bir marka olan İzmir, bu avantajı da elinden kaçıracak besbelli...
Nedenini bilmiyorum ama bildiğim tek bir şey var: Değerlerimize sahip çıkmıyoruz. Bu yüzden kaybeden de biz oluyoruz.
Bu kaostan çıkmak, yeni bir yol haritası çizmek zorundayız. Bu sadece sanatta, turizmde beyin fırtınası yaratmakla olmuyor.
Maddi imkanlar da yaratıp bu beyinleri, kimlik kazandıkları kentte tutmanın yollarını da bulmalı...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.