• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
İlyas Salman’ı yeniden keşfetmek HÜROL DAĞDELEN

İlyas Salman'ı yeniden keşfetmek

hurol.dagdelen@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 07 Eylül 2010, 18:55
İlyas Salman'ı, yıllar önce bir fuar gecesi, yakından gördüm. Şimdi hangi oyun için Fuar Açıkhava Tiyatrosu'na geldiğini bilmiyorum ama tüm oyuncular içerideyken, o dışarıda halkla iç içeydi.
Dikkatimi çekti davranışları...
Çünkü, o dönem Kemal Sunal'ın halefi olarak gösterilen bu halim selim oyuncuyu, bazı yapımcılar yok sayıyor; onun, hakkını koruyan, toplumda özgürce çıkışlar yapan kimliğine saygı göstermiyordu.
O ise, her şeye karşın mütevazı ve dost gönüllüsüydü.
O gece, tanık olduğum bir olay ise, onun "oyunculuk maskesi" altındaki gerçek yüzünü gösterdi bana...
Genç kızları peşinden koşturan yakışıklı bir adam değildi ama yufka yüreği ve "insanca" tavırlarıyla, onların çok önünde bir aktör olduğunu...
***
Fuarı turlarken karşılaştım onunla, arkadaşlarıyla başbaşa yemek yiyordu. Neşeli ve coşkuluydu. Kimbilir neler anlatıyordu onlara...
Bir laz fıkrası ya da başından geçen bir olay...
Tam o sırada, bir grup üstü başı yırtık çocuk geldi lokantanın önüne... Garsonların müdahalesine rağmen, sesleri ulaştı İlyas Salman'a:
"Açız ağabey, bizi de gör" gibisinden...
Hiç üşenmedi İlyas Salman, hatta garsonlara kızdı, çocukları etrafında topladı ve şu soruyu sordu onlara:
"Söyleyin bakalım bebelerim, ne yemek istersiniz?"
Aldığı yanıt; "Döner"...
Önde İlyas Salman, arkasında 5-6 çocuk, az ötedeki dönerciye gittiler. Hepsine birer buçuk döner söyledi Salman; parasını ödedi, başlarını okşadı, "Hadi bakalım afiyet olsun" dedi ve çıkıp gitti çocukların şaşkın bakışları arasında...
***
Türkiye'de ne gariptir ki, sanatçının, oyuncunun, şarkıcının burnu büyüktür, halkla arasında sadece "sahte bir gülüş" vardır.
Oysa İlyas Salman, o babacan tavrıyla, bu tabuyu yıkmıştı gözümde...
Bir oyuncunun da, korkusuzca halkın arasına karışabileceğini, onlarla aynı havayı soluyabileceğini, hatta "reklamsız" yardım edebileceğini gösterdi bana...
***
İlyas Salman'ı Akasya Durağı'nda "Maho Ağa" tiplemesinde izleyince, tüm bu yaşadıklarım film şeridi gibi geçti gözlerimin önünden...
Çünkü bir süredir yoktu İlyas Salman, ne dizilerde ne de sinema filminde...
Sanki soyutlanmış gibiydi. Basında onun aleyhinde çıkan pek çok haber de üzmüştü beni...
Çünkü, o çocuklara gösterdiği duyarlılık yıllar öncesinden yüreğime işlemişti benim...
Ötesi düşünülemezdi.
Umarım Akasya Durağı, onun yeniden çıkışı için fırsat olur. Çünkü onun gibi "duyarlı" sanatçılara ihtiyacı var bu ülkenin...
Burnu büyük baronlara değil...

Toplumsal bilinç ülkenin geleceği
Ülke, aylardır politikanın çıkmazında; liderler mitinglerde, anayasa referandumu rüzgarında, kendi doğrularını anlatırken, bir kişi bile kaybetmemek için, her türlü yolu deniyor, eline geçen her türlü olanağı kullanıyor.
Vatandaş ise pinpon topu konumunda...
Bu bakışta; neyin doğru, neyin yanlış olduğu karışmış durumda...
Yani politika, insanı germeyi başarıyor bu süreçte...
İş çığrından çıktı, gerçeklerden uzaklaşıldı, kafalar bulanık...
Oysa benim görmek istediğim Türkiye bu değil...
Bir ülke politika kıskacında bu kadar sıkılırsa, doğru ve yanlış kolkola girer. Gerçekler de, o ulaşılmaz "kaf dağının" arkasına gizlenir.
Çünkü hayat politikadan ibaret değil...
Benim gerçeğimde, çağdaş bir ülkenin, politikayla değil, "toplumsal bilinçle" kurulacağı inancı vardır.
***
Mustafa Kemal Atatürk de, yeni bir Türkiye'nin tohumlarını atarken "toplumsal bilinçle" hareket eden bir ülke hayal etmişti.
Planlarını ona göre yaptı.
Cumhuriyeti, demokrasiyi, insanının geleceğini, vicdan hürriyetini, yaşamsal gerçekleri, yeni dünya düzenini, hayat standartlarını, kişisel özgürlüğü, halkın kendi kendisini yönetme gücünü, politikada çok sesliliği, dinsel baskıdan uzak yaşamayı, adil bir yargı sistemini, yurtta ve dünyada barış içinde yaşama fikrini, kadın ve çocuk haklarının çiğnenmemesini, toplumun benliğine daha o zaman yerleştirdi.
Elbette bu uzun bir süreçti, öyle de oldu. Çünkü toplumu, 600 yıllık imparatorluk baskısından kurtarıp bireysel gücüne inandırmak her babayiğidin harcı değildi.
Oysa, O başardı.
O günlerden bugünü görüp, dünyanın hayran olduğu yeni bir Türkiye yarattı. Eşi, benzeri yok.
Şimdi, bazı sözde aydınların söylediğinin aksine, diktatör heveslisi değildi. Olsaydı bugün başka bir Türkiye vardı.
Onun için, daha işin başında, o dönemin aydınlarına, Cemal Paşa'ya rest çekti; "Asker ülke yönetimine heveslenmemeli, onun yeri kışla. Politika işi sivillerin" dedi, sert bir tavırla...
Kimileri unutsa ve unuttursa da bu tarihi ve cesur bir tavırdır, o günün zor koşulları düşünüldüğünde...
***
Ben 2. Cumhuriyetçi zırvalarının aksine, toplumsal bilinç sürecinin hala sürdüğünü görüyor, yaşıyorum.
Çünkü sağlam temeller üzerine oturan ve dünyaya örnek olan Atatürk Cumhuriyeti'nin; vatandaşına armağan ettiği "toplumsal bilinç" sayesinde, yıkılmaz bir kale olduğuna inancım tam.
O yüzden gidin sandık başında ve oyunuzu kullanın. Rengi ne olursa olsun o, kendi iradeniz.
Anayasa, yaşam kılavuzumuz çünkü, hata yapma lüksümüz yok.
Yıllar öncesinden şu sözleri söylemiştir Atatürk:
"Cumhuriyet, fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister. Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister."
İşte bu sözleri de unutmayın.

GÜNÜN SÖZÜ
Herkesin üç kişiliği vardır; Ortaya çıkardığı, sahip olduğu, sahip olduğunu sandığı.
Alphonse Karr




Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.