Şarkı dediğin hayatı yansıtmalı
Gözaltılar, işkenceler, insana insan olduğuna pişman ettiren zulümler, Anadolu'da dalga dalga yayılıyor.
Böyle bir ortamda, sanat susmuş, müzik de görevini yapmıyor. Şarkılar, şarkıcılar arabesk... Umut vermek yerine, insanı daha bir kederlendiriyor satırları...
Sanki hayat bitmiş ya da dünyanın sonu gelmiş... Her yan "acı" kokuyor.
Oysa akıp giden bir yaşam var hayatın penceresinden bakınca... Eğitim görmesi gereken çocuklar, çalışması gereken anne ve babalar, evlatlarına umut vermeye çalışan büyükanne ve büyükbabalar, düzelmesi gereken bir ekonomi...
Özde ışığın hep varolduğu, umudun bitmediği koca bir hayat bu...
***
Black'ın şarkısı, işte o dönemde patlıyor; "Wonderful Life"... Umutsuzluğun, karanlığın ülkeyi sardığı bir dönemde, yüreklere ışık veren bir şarkı bu...
Şarkının özü Türkçe çevirisiyle "Muhteşem Yaşam"... Harika müzik dokusu, vurguları, ses düzeni, romantik dokunuşları ve kadife sesli yorumcusu Black'le şarkı, bir anda zirveye tırmanıyor.
Şarkının klibi de, şarkının özünü işleyip hayattan renklerle dokununca, eser kısa sürede listebaşı oluyor, sözleri dillerden düşmüyor:
*****
İşte yine deniz için dışarı çıktım
güneş ışığı saçlarımı doldurur
ve rüyalar havada asılı
martılar gökyüzünde ve benim mavi gözlerimde
bilirsin bu haksızlık
her tarafta sihir var
--
Duruşuma bak
işte yine kendi kendime kaldım
güneşışığının içinde yukarı doğru
koşmaya ve saklanmaya gerek yok
bu muhteşem bir yaşam, muhteşem yaşam
gülmeye ve ağlamaya gerek yok
bu muhteşem bir yaşam, muhteşem yaşam
*****
Yüreklere umut aşıladı, tek bu şarkı... O dönemde üniversitede okuyorum, Sezen Aksu'nun "Sen Ağlama" ile zirveye çıktığı yıllar...
Bir de "Wonderful Life" sarınca tüm beklentileri, süreç "yeniden başlangıç" olarak beyinlere kazındı.
Hayat yaşanması gereken muhteşem bir armağandı. Kopup koyvermek yerine ipine sıkıca sarılmalıydı.
Çünkü, "Wonderful Life"ta söylendiği gibi, "Bu muhteşem bir yaşam, muhteşem yaşam."
İngiliz şarkıcı, bu şarkıdan sonra bir daha ortalıkta görünmedi. Diğer şarkıları o kadar ses getirmedi.
Ama bir şarkı yaptı, milyonları peşinden sürükledi.
***
Bugün bile en sıkkın anımda, eğer bilgisayar başındaysam, girerim Youtube'a bu şarkıyı dinlerim, iki kez, üç kez...
Hatta Celine Dion ve Lara Fabian'ın yorumlarını da...
Hayatın çok güzel olduğunu anımsatır bana, sorunlardan bunalmış yüreğimi serinletir, yaşama sevinci verir.
Şarkı dediğin işte böyle olmalı.
GÜNÜN SÖZÜ
Gidene kal demeyeceksin... Gidene kal demek zavallılara, kalana git demek terbiyesizlere, dönmeyene dön demek acizlere, hak edene git demek asillere yakışır. Kimseye hak ettiğinden fazla değer verme, yoksa değersiz olan hep sen olursun.
NIETSZCHE
Başarılı bir sahne etkin bir oyunculuk
Kendini bulduğu, gücünü hissettiği, bilinçlendiği, yazgıya karşı koyduğu bir zaman dilimi...
1789 Fransız Devrimi'ni, o süreçte yaşanan çelişkileri, başkaldırının liderlerini, devrimin 1793 yılına kadar uzadığı 4 yılda, halkın çaresiz bırakılmasını, hatta alaya da alarak, en çarpıcı anlatan yazarlardan biri Marquis De Sade'dır.
Sade, Fransız edebiyatının aristokrat ve felsefe yazarı... Daha çok erotik ve pornografik eserler yazan Sade'nin hayatı, bu yüzden neredeyse hapiste geçmiştir, çoğunlukla da Bastille'de...
Yani devrimin ilk adımlarının atıldığı hapishanede...
***
İçinde Marquis de Sade'nin de rol aldığı, 1789-1793 sürecinin anlatan "Marat/Sade" adlı oyun, önceki akşam Sabancı Kültür Sarayı'nda sahnelendi. Bornova Belediyesi Şehir Tiyatrosu'nun sahneye koyduğu oyunu izlerken, Fransız Devrimi'ni yaşar gibiydi izleyici...
Çok başarılı bir sahne, etkin oyunculuk ve gerçekçi yorumlarıyla oyun, sanırım izleyicide derin bir iz bıraktı.
Yani sanatın, ruhta bırakması gereken izi...
Oyuncuları izlerken, kendimi bir an onların yerine koydum. Hissettiğim, her birinin de, anlattıkları devrimi iliklerine kadar yaşadıklarıydı.
Şehir Tiyatrosu iddialı bu oyunla bence, çok etkili bir sezon açılışı yaptı.
Oyunu izlemediyseniz, bir sonraki seansı kaçırmayın derim.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.