İnsanoğlu yüzyıllarca pek çok ölümcül hastalıkla mücadele etti; kuduz, verem, kanser, AIDS...
Bilim dünyası, hastalıkların pek çoğuna çare buldu ama şu son iki şıkta, mücadele hala bitmedi. Olumlu adımlar atılsa da hem kanser hem de AIDS bugün hala en tehlikeli hastalıklar...
Sürekli tedavi olanakları araştırılıyor; bu yüzden dünyada ve Türkiye'de bilimadamları, bu iki illeti yok edecek aşının peşinde yıllardır...
Hem hasta hem de bilim dünyası için süreç, uzun ve meşakkatli... Birçok insan, erken teşhis ve güçlü bir bünye sayesinde kanserden ve AIDS'ten yakasını sıyırdı ama hala milyonlarca hasta "umut" bekliyor.
Bu süreçte, en tutarlı tavır, "toplumsal bilince" düşüyor, yani olumlu motivasyon sağlamaya, hasta insanlara varolma mücadelesi verecek yaşama sevinci aşılamaya...
***
Günlerini geçirdiğimiz ekim ayı kanser ayı... Yani bu acımasız hastalığa karşı durmak, hastalığa yakalanan insanlara moral vermek, onları yaşama sevincimize ortak etmek, bilimsel toplantılarla kanser tedavisi üzerine yapılan çalışmalara kamuoyuna aktarmak ve daha pek çok etkinliğin düzenlediği süreç bu...
Bir bakıma, kendimizi sınama dönemi...
Ben, babam dahil pek çok yakınımı bu hastalığa kurban verdim. O dönemde tedavi olanakları kısıtlıydı, umut yok denecek kadar azdı.
Ama şimdi öyle değil. Daha birkaç gün önce Türk bilimadamlarının, şimdilik kobay farelerinde deneyip olumlu sonuç aldıkları kanser aşısı geliştirdiği haberleri vardı gazetelerde, televizyonlarda...
Umut verdi, ışık oldu.
Erken teşhisin de sonuç verdiği gerçeğini unutmadan mücadele etmeliyiz bu illetle...
Bir gün bizim de başımıza geleceği gerçeğini gözardı etmeden...
***
Bir sevgili dostum var, daha çok genç, 29 yaşında... 24 yaşından beri periton (karın zarı) kanseriyle mücadele ediyor.
Adı Pelin...
Babamın bana emaneti olan, üç yıl önce kaybettiğimiz Suphi (Alpayım) amcamın torunu Pelin... O'nun canı kadar sevdiği Pelin...
Yıllar süren tedavi sürecinde, onca acıya, onca sıkıntıya, onca darbeye, o sancılı seanslara, hastalığın gençliğine, güzelliğine verdiği zararı yaşaya yaşaya; insan olmanın verdiği onurla, yaşama azmiyle kansere karşı duran bir genç insan o...
Elinde dizüstü bilgisayarı her gün saatlerce hastalığını araştıran, neler yapabileceğini, nerede ışığı görebileceğini gözlemleyen, bu açıdan doktorları bile şaşırtan tıbbi bilgiye sahip olan, diğer hastalarla sürekli haberleşen, sadece İzmir değil İstanbul'da da tedavi olanağı bulduğunda, araştırıp deneyen bir yürekli insandır Pelin...
Kendisini her ziyaret edişimde, aynı sözlerle karşılar beni:
"Hürol abi özledim seni, nasılsın. Bak ben iyiyim, yaşıyorum, yaşamayı seviyorum."
Ben ise her gidişimde, onun bu yaşama sevincine hayranlık duyup, kendime şu soruyu sorarım:
"Ben onun için ne yapıyorum."
***
Karşıyaka'da, küçük bir evde, yokluk içinde, emekli maaşıyla geçinen hayattaki tek güvendiği kişi olan Hasin büyükannesinin titiz bakımı ve sevgili Sancar Maruflu'nun maddi ve manevi desteğiyle yaşama sarılıyor Pelin...
Yanında ne annesi var ne de babası...
Bugüne kadar ölmeyi hiç aklından geçirmedi, mücadele azmini de hiç bitirmedi.
Bir de tedavisine ışık olacak maddi-manevi desteği olsa, sadece kendisine değil, belki de kendisi gibi onlarca gence de yardıma koşacak.
Öyle bir yürek var onda...
Bunun için yediği birçok darbeye karşın hayatla barışık... O ışıltılı gözleriyle baktığında, sağlıklı insana bile yaşama sevinci aşılıyor Pelin...
O ve kanserin pençesinde daha genç-yaşlı binlerce insan, onun gibi yaşama sarılıyor, hiç kopmamacasına...
Bize düşen görev, onlara umut ışığı olmak; dostça sarılmak, ümidi sıcak tutmak, insan olmanın yüceliğiyle destek olmak...
Kendisiyle konuşmak isterseniz, Pelin'in maili, Pelinalpay81@hotmail.com...
Gönderdiğiniz bir sıcak merhabanın değerini bir bilseniz...
Küçük pembe kurdele!
Orta yaşlı ve düzgün giyimli bir adam sessizce kafeye girerek köşedeki masaya oturur.
Garsona sipariş vermek için beklerken yan masadaki gençlerin kendisine bakarak gülüştüklerini fark eder. Belli ki yakasına taktığı küçük pembe kurdele şeklindeki rozetine gülmektedirler. Bu alaylı bakışları görmezden gelen adam, yan masadakilerin bu ısrarlı sırıtmalarına dayanamayarak elini lacivert ceketinin yakasındaki rozete götürerek, "Bu mu?" diye bakışanlara sorar.
***
Yan masadakiler yüksek sesle gülerek, "Küçük güzel pembe kurdeleniz lacivert ceketinize pek de yakışmış" diyerek sırıtmaya devam ederler.
Orta yaşlı adam bu sözü söyleyen delikanlıya dönerek, "Lütfen masama buyurun bunu tartışalım" der.
Biraz önce tüm sevimsizliğiyle sırıtan delikanlı sebebini anlamadığı bir utanma ve sıkıntı hissine kapılsa da gelip masaya oturur.
Adam anlaşılır ve yumuşak bir sesle, "Bu rozet tüm dünyada, içinde olduğumuz ayda, kadınların arasında meme kanseri bilincini yaygınlaştırmayı ifade ediyor. Ben bu rozeti annemin adına takıyorum" der.
***
Bu açıklama karşısında başkalaşan delikanlı, "Çok üzüldüm, anneniz meme kanserinden mi öldü" diye sorar.
'Hayır' diye cevap verir orta yaşlı adam ve devam eder: 'Annem sağ. Küçük bir çocukken kendimi yalnız hissettiğim korkulu anlarımda her zaman başımı saklayabileceğim ve huzur bulacağım yumuşak bir yuvadır annemin memeleri. Annemin sağlığı için dua ediyorum.
"Hımmm" diye kekeler delikanlı.
"Bu rozeti karım için takıyorum" diye devam eder orta yaşlı adam.
'Karınız da herhalde iyi' diye sorar delikanlı.
"Evet, evet" der adam "Karım benim için aşk ve sevgi kaynağı olmuştur her zaman. 23 yıl önce sevgili kızımızı beslemiştir memesiyle. Karımın sağlığı için Allah'a şükrediyorum."
"Sanırım kızınızın sağlığı için de takıyorsunuz?"
"Hayır... Kızımı bir ay önce meme kanseri nedeniyle kaybettik. Yaşının çok genç olduğunu düşünerek ihmal etmiş memesinde fark ettiği kitleyi. Bu nedenle geç kaldık."
Genç delikanlı, yüzündeki utangaç ve üzüntülü bir ifadeyle, "Çok üzgünüm bayım. Özür dilerim" der.
Orta yaşlı adam "Kızımın anısına öğünerek takıyorum bu küçük pembe kurdeleyi. Bu sayede çevremdekileri de aydınlatabiliyorum. Şimdi evine git, karınla, kızınla, annenle konuş" deyip cebinden çıkardığı küçük pembe kurdele rozetini uzatırken, delikanlı öne eğilir ve takmama yardım edebilir misiniz?" diye mahçup mahçup sorar.
***
Bu öyküyü Türkiye Meme Vakfı'ndan Dr. Can Gürbüz göndermiş... Öykünün altına bir de not düşmüş:
"Bir mumun, diğer mumu yakarak aydınlatmasıyla kaybedeceği hiçbir şey yoktur.."
Evet siz de bir mum yakın, çevrenizi aydınlatın. Buna öylesine ihtiyacımız var ki...
GÜNÜN SÖZÜ
Ne kadar bilirsen bil, anlatabildiklerin, karşındakinin anlayabileceği kadardır.
Mevlana