Bir ülkenin gelişmesinde sanat önemli yer tutuyor. Çünkü sürekli yeniden yapılanma çerçevesinde kırılıp dökülen değerleri toparlamak sanata düşüyor çoğu kez...
Bundan da en çok şehirler etkileniyor. Plansız, programsız büyüme, ters etki yapıyor, geri dönülmesi zor çarpık kentleşmenin temellerini atıyor.
Bu büyük şehirler için hep böyle olmuştur. İşte bu şehirlerden biri de İzmir...
Agora'da antik tarihin üzerine lokanta, sinema, otel yapılan; operaya ya da tiyatroya ayrılan binaları, yeni yol planlamasıyla yıkılan; oy uğruna Kadifekale'si, Bayraklı'sı çarpık gecekonu kurbanı olan İzmir, en çok etkilenen kentlerden biridir.
İzmir şimdi bu dönüşüm içinde...
İzmir Büyükşehir Belediyesi, Ahmed Adnan Saygun gibi, sadece Türkiye'nin değil, Avrupa'nın en önemli sanat merkezlerinden birini gerçekleştirdi. Şimdi Mavişehir'e dev bir opera binası kazandırmayı amaçlıyor.
Karşıyaka Belediyesi, küçük de olsa, nitelikli bir sanat merkezine imza attı. Buradan opera da yararlanabilir, tiyatro da... Klasik müzik konserleri için de ideal, orkestralar için de...
Şimdi aynı belediye yeni bir planlama peşinde, hedef Girne kavşağında, daha büyüğünü yapmak..
***
Gelişme sadece sanatta değil... Kentin yeniden imarı da hayata geçti bile...
Kadifekale, çevresindeki gecekondu pisliğinden temizleniyor, bu artık gözle görülür ölçüde başarılmış durumda...
Hatta sevindirici boyutta...
Bayraklı Belediyesi de, elini taşın altına koymuş, modern kentleşme için, gecekonduları yıkmaya başlamış...
Bu bölge için bir başka kışkırtıcı gelişme de, belki de bu çirkin yapılaşmayı örtecek olan Manhattan Projesi'nin önündeki engelin ortadan kalkması...
Şimdi burada, tıpkı ABD'de olduğu gibi gökdelenler yükselecek. İyi mi, kötü mü olacağını yaşayınca öğreneceğiz.
Ancak bir gerçek var; bu, İzmir'in gelişme trendini bir hayli etkileyecek.
***
Kruvaziyer turizmi de İzmir'in en önemli ataklarından biri, yıllardır içine kapanan kent, bu turizm modeliyle, tıpkı İzmir Fuarı'nın şaşaalı olduğu dönemdeki gibi, yıllar sonra Türkiye'yi sürekleyici bir unsur olacak.
Tabii bunda da eksikler var, öncelikle bilinç ve pazarlama bazında; onların da tamamlanması koşuluyla...
Şehri kuzeyden güneye birleştiren banliyö hattı, zaman zaman eleştiri konusu olsa da, İzmir'i kucaklayan metro hattı, kentin geleceği hakkında umut veriyor.
Bu açıdan bakınca gelişme sancılı ama olumlu...
2020 EXPO'yu kazanırsak, hedef bölge seçilen İnciraltı'nın da İzmir'in en gözde bölgesi olması kaçınılmaz.
Tabii bunları da Pasaport ve Karşıyaka yat limanlarıyla süslemek gerek...
O zaman İzmir'i bir görün.
***
Pislikten arınmış Agora ve Kadifekale, Manhattan projesiyle iş dünyasının kalbinin attığı Bayraklı, yat limanıyla Karşıyaka, yaşam merkeziyle İnciraltı, yeni liman alanıyla Çandarlı ve Dikili, art arda açılan sanat merkezleri İzmir'in markaları olacaktır.
Bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Azıcık sabır.
GÜNÜN SÖZÜ
İnsan, dilinin altında gizlidir.
Hz. Muhammed
Bu sokaktan geçerken ayağınız kırılabilir!
Bu sokak, Dedebaşı'nda; Bostanlı, Nergiz, Soğukkuyu, Örnekköy'e çıkan yolun önemli bir bağlantısı... Her gün binlerce araç geçiyor.
Yani bölgenin en hareketli sokağı, 6053/4 Sokak...
Halini görüyor musunuz, bu daha bir kısmı... Sokak delik deşik... Teiaş gelmiş; kazıp işini halledip gitmiş... Telekom gelmiş, kazıp işini hallederek itmiş... İzmirgaz gelmiş, kazıp işini hallederek gitmiş...
Bu sokaktan günde yüzlerce araba gelip geçiyor, hepsinin de sahiplerinin araçlarının alt takımlarını yeniden baktırmaları gerek...
Yayalar ise daha çok eziyet çekiyor; hem ayakları, hem ayakkabıları risk taşıyor.
Bildiğimce bu sokak aylardır böyle...
****
Teiaş'e soruyorsun, verdiği yanıt, "Biz çukurları kapatırız, ancak asfaltlamak bizim işimiz değil, büyükşehir belediyesi bakıyor."
Sorduğunuzda Telekom da İzmirgaz da aynı yanıtı veriyor.
Doğru, büyükşehir kendisinden izinsiz ne kazı yapılmasına izin veriyor ne de çukurları kapatmaya...
Kentin sorumluluğuna sahip çıkılmasına bir diyeceğim yok. Hatta desteklerim de... Böylece anarşi doğmaz.
Ama bir bölgenin aylarca ihmal edilmesi de, bu sorumluluğu da ihmal değil mi?
İzmir Büyükşehir Belediyesi, önce bu konuda kararlı olmalı... Gezici ekipler kurup yaşam alanlarını denetlemeli...
***
Şimdi denilecek ki, "Muhtarlar yok mu"...
Evet var ama onları dinleyen var mı? Ben nice muhtar tanırım, şikayet dilekçeleri veren; aylar olduğu halde, sonucunu defalarca sordukları halde, bir yanıt alamayan...
Bu yüzden belediye gezici ekipler kurup, olanları yerinde denetlemeli. Yoksa sokakların delik deşik olmasının önüne geçmesi zor...
Yerinden yönetim, anında müdahale demektir. Personeli de masabaşında oturup maaş bekleyen değil, yerinde denetleyen olmalı?
Asıl sorumluluk ve kesin çözüm budur.
Yoksa, yarın yağmur ve çamurla dolup, küçük gölcüklerin oluştuğu bu sokaktan geçenler, "ayağımı kırarım" korkusuyla her adım atışta, başkana ve diğer yetkililere söverse, sorumlusu kim?