• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
Dünya, değirmenleri ve antik limanı görünce Foça’ya akar HÜROL DAĞDELEN

Dünya, değirmenleri ve antik limanı görünce Foça'ya akar

hurol.dagdelen@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 15 Mart 2012, 16:39
İzmir, 8000 yıllık tarihi geçmişiyle özel bir şehir... Antik Yunan'dan bu tarafa, pek çok uygarlığa ev sahipliği yapan İzmir'i, dünya üzerine söz sahibi yapan en önemli artısı, bu tarihi geçmişi bence...
Ancak ne yazık ki, bu konuda yıllarca talan edilen, ihmal edilen kent, İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin de özsel çabasıyla yeniden kafasını kaldırdı güçlü bir konuma geçmeye hazırlanıyor.
Kuşkusuz bu atılımda Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın da büyük payı var.
***
Dünyada ender bulunan şehir Agora'sını, o terkedilmiş, pasaklı görüntüden kurtaran, antik değerler üzerine bina inşa eden tarih düşmanlarını, o "büyük yürüyüşle" gömen, geniş çaplı bir yıkım yapan İzmir Büyükşehir Belediyesi, yıllardır "Kurtarılmış bölge" muamelesi gören Kadifekale'yi de kurtardı, etrafını boşalttı, en güzel İzmir manzarasını toplumla paylaşmak için önemli bir adım attı. Çalışmalar halen sürüyor, takdirle izliyorum...
***
Önceki gün de İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin bir başka özel girişimine daha tanık oldum. Türkiye'nin, özenle korunması gereken antik kentlerinden biri olan Foça, Büyükşehir Belediyesi'nin verdiği proje desteğiyle, dünyanın sayılı tarih kentlerinden biri olmaya hazırlanıyor.
Kent merkezindeki ve çevresindeki tarihi zenginliğin ortaya çıkarılması konusunda ciddi çalışmalar yapan İzmir Büyükşehir Belediyesi, Agora'dan sonra Foça Antik Phokaia kenti kazılarına da maddi destek verecek.
Konuyla ilgili bir tören düzenlendi önceki gün Foça'da; Prof. Ömer Özyiğit başkanlığında yapılan kazı çalışmalarıyla ortaya çıkarılan antik eserler arasında...
Eserlerin en büyük özelliği, kıyıda bulunması... Yani, düşünsenize, antik eserlerle çevrili bir Foça... Kalesi, sütunları ve limanıyla...
İnanın, bu görüntüye dünya, Foça'ya akar.
***
Bir de tarihi yel değirmenleri... Avrupa'yı gezerseniz, yel değirmenlerinin korunduğuna, restore edildiğine, hatta simgesel olarak çalıştırıldığına tanık olursunuz.
Ben bunu Almanya gezimde bizzat yaşadım. Yel değirmenleri turizm için çok büyük bir değer...
Bir de baktım, kazı yerinin hemen üzerinde Top Dağı'nı süsleyen yel değirmenleri, bakımlı görünüyor hatta çalışıyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Sırrı Aydoğan'ın tarihi yel değirmenlerinin kazı başkanlığı ve Büyükşehir Belediyesi işbirliğinde restore edildiğini belirtip, yakında birisinde aslına uygun olarak buğday öğütüleceğini söylemesi yüreğime su serpti, umut verdi.
İnancım odur ki, tarihine sahip çıkan İzmir'in sanayileşmesine bile gerek yok, kültürel kimliğiyle turizmde dünyanın yıldızı olur zaten..
Bu umut verici adımlar da atılıyor işte...

Sanatçıya ve sanatsevere ayıp
Turizmde bu olumlu adımları atan İzmir Büyükşehir Belediyesi, sanata ve sanatçıya ise en büyük ayıbı yaşatıyor.
Bunu bizzat yaşadım. Nasıl mı, anlatayım.
Biliyorsunuz İzmir'in etkin sanat kurumlarından biri, Atatürk Kültür Merkezi... Şehrin göbeğinde ve 7/24 yaşayan bir sanat kurumu burası... Hemen yanında ise bir otopark var. Hem sanatçının hem de halkın kullanımına açılmıştı nicedir...
Buraya kadar herşey normal, dahası olması gereken de bu...
***
Ancak bir süredir bu otoparkta garip şeyler oluyor. Geçen akşam AKM'de bir konsere gittiğimde bizzat tanık oldum bu abukluğa...
İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin araçları, otoparkı kaplamış; bu yüzden hiç yer kalmamış... Mecburen, aracımı katlı otoparka çevirdim. Zaten zor yetişiyoruz konserlere, bir de bu saçma uygulama yüzünden daha da geç girdim konsere...
Çünkü katlı otopark bir alem... Gördüm ki pek çok kişi de, söylene söylene geliyor buraya... Duyduğumca sanatçılar da araçlarını buraya park etmek zorunda kalıyor, kostüm taşımaktan helak oluyorlarmış...
***
Oysa benim bildiğim her sanatçıya destek, önce onlara hayatı kolaylaştırmakla başlar. Aynı şey izleyici için de söz konusu...
Çünkü yeteneği ortaya çıkaran, ilgidir, sevgidir.
Burada yapılan ise haksızlık...
Bence, belediye yetkililerinin "Çaresiz değilsiniz ki, katlı otopark var" savunması, bu dünya ölçütünde, çok komik ve anlamsız...
Otopark dediğin sanat mekanının hemen yanında ve "düzayak" olmalı... Sanatçıya ve sanatsevere eziyet çektirmemeli...
Büyükşehir, araçlarını park edecek başka bir mekan bulur, hatta bu katlı otopark da olur. Ancak sanata ve sanatçıya yapılan ise eziyet, hatta bu "Adamsende" tavır çok ayıp...
Hele bilboardlara "Sanat kenti İzmir" yazdıranlar bunu yapıyorsa...

Ulamış köyünde özel bir gün
Seferihisar'ın Ulamış Köyü organik zeytinyağı, konserve ve reçelleri meşhur... Bunu bir arkadaşımdan duydum, sonra bizzat tanık oldum. Önceki gün, Antalya'dan göç eden Yörüklerin 500 yıl önce kurduğu Seferihisar'ın Ulamış Köyü'ndeydim. Organik zeytinyağı üretimine başlayan Güzelbahçe Oba Tesisleri Genel Müdürü arkadaşım Özgür Güler, köyü gezdirmeden önce yeşillikler arasında Yaren Restoran'da, organik gıdalardan oluşan nefis bir kahvaltı ısmarladı. Ulamış Köyü'nün, organik zeytinyağı ile çeşit çeşit bitkilerden yapılan reçel ve konservelerinin ünü İzmir dışına bile taşmış.
***
Bunu duyduğuma mutlu oldum. Çünkü köylerin kendilerine kalkındıracak unsurlara ihtiyacı olduğunu savunurum her zaman... Böyle olunca kimseye de ihtiyacı kalmaz köylülerin; iki tutam çekirdek için oylarını satmaz,
kendilerini de geliştirir.
Atatürk'ün de, "Kalkınma köyden başlar, çünkü köylü milletin efendisidir" dediği gibi...
****
Birinci geliri organik zeytin ve yağı üretmek olan köyün genç muhtarı Kadir Girginer, köylünün ekonomik kalkınması için kooperatif kurduklarını, yılın 12 ayı hizmet verecek kapasitede zeytinyağı, konserve tesisleri olduğunu belirterek "Zeytinyağı tesislerimiz son teknoloji. Talebe göre sıkım yapıyoruz. Tesislerin bir bölümünü de şarap üretimi için kiraladık" diyor. Ulamış köylüleri zeytinyağları için çok iddialı konuşuyor. Ulamış Köyü'nün zeytinyağı 0.8 asiti geçmiyormuş. Bu çok güzel bir meziyet bence...
***
Köyü ziyaret ettiğimde hava çok güzeldi, çocukluk anılarıma gittim, yüzyıllık zeytin tarlalarının arasına dalıp budama yapan ailelerle sohbet ettim. Hepsinin ortak şikayeti, büyük zorluklarla ürettikleri zeytinyağının 3.5-4 liraya ellerinden alınmak istendiği ve bu konuda devletin kendilerine sahip çıkması. Bol oksijenli zeytin tarlalarında dolaştıktan sonra köyün meşhur kapaktan kesme böreğini yedik. Köyün meydanında Leyla Girginer'in yaptığı otlu, peynirli, kıymalı ve sucuklu kapatan kesme böreğinden mutlaka yemenizi tavsiye ederim. Ben evime organik zeytinyağı, enginar konserve ile mandalinanın bal ve reçelinden aldım. Bence hafta sonu Seferihisar Ulamış köyü hem gezmek hem de alış veriş için iyi bir seçenek olur.
Ben yaşadım ve özendim doğrusu...

GÜNÜN SÖZÜ
Bilim ve sanat, takdir edilmediği yerden göç eder
İbn-i Sina

İzmir kokuyorsun
Sevgili İbrahim, duygusal ve keyifli yazdığı şiirlerine bir yenisini daha eklemiş... Konu İzmir olunca akan sular duruyor benim için... Farklı bir bakışı var dizelerin... Sizinle de paylaşmak istedim. Adı "İzmir kokuyorsun"...
***
Ne sümbül,
Ne de nergis;
İzmir kokuyorsun yarim!..
Sen Kordon oluyorsun geceleri,
Ben ise Karşıyaka...
Yakamozlar yazıyor sevdamızı...
***
Göz Göz Göztepe'nin sahillerinde...
Bir "Kalimerhaba" yolluyorum
Atina'daki Yorgo dostuma:
İzmirli olduğuma şükrediyorum,
Yokluğun, acının gezdiği bu dünyada ,
Yaşayıp gidiyorum be dostlar;
Arada kaynıyorum bu hengamede!...
(İbrahim Ormancı)


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.