Parti meclisleri, ülkeyi yönetmeye aday partiler için çok önemli bir unsurdur, etkin bir karar organıdır. Çünkü orada yol haritaları çizilir, iktidara karşı savunma, eleştiri politikaları oluşturulur. Daha özgür, daha şeffaf bir yönetim için projeler yapılır, halkın sesi dinlenir.
Ve orada fikir savaşları yapılır, orada Anadolu'yu kucaklayacak önerilere kulak kabartılır. Özgür, adil, hakça bir Türkiye için adımlar atılır.
Bunun için ülkenin dört bir yanından partililer, milletvekilleri de davet edilir meclise... Seçilen insanlar da, partinin etkin üyeleridir.
***
CHP, yıllar sonra ilk kez, en kalabalık parti meclisi üyesini İzmir'den seçti. Yakında iş başı yapacaklar.
Çünkü CHP Lideri Kılıçdaroğlu, iktidara yürüyüşün ateşini yaktı.
Bu, şunun işaretidir, "Biz İzmir'i önemsiyoruz, sesine kulak veriyoruz. Çünkü çağdaş, laik Atatürkçü bir Türkiye'nin ışığının bu kentte yandığını görüyoruz. Bu yüzden görüşlerini, hayata bakışını, tüm Türkiye'ye yaymak istiyoruz."
Kamuoyuna verilen mesaj bence bu...
En azından ben öyle umuyorum.
CHP'nin İzmir'de etkin oluşu da, bu derin yapılanmanın ipucu sanki... Yıllarca ihmal edilen edilen İzmir'in bu şekilde taçlanması, bir beklentinin sonucu olsa gerek...
***
Sözün özü ilk kez İzmir, kalabalık bir temsilci grubuyla, CHP'nin yeniden yapılanmasında etkin bir rol üstlenecek.
Onlardan tek isteğim, İzmirli duruşundan taviz vermemeleri... Halktan uzak kalmanın, bu önemli süreçte partinin sonunu hazırlayacağını bilmeleri...
Görevleri çok önemli, Ankara'ya umut götürecekleri gibi, İzmir'i de unutmamaları...
İzmir'e her dönüşleri de, halkın arasına olmalı, büroları ya da makamlarına değil...
40 yıl önce...
Geçmiş fotoğraflara baktığımızda yüreğimiz burkulur kimi zaman... Çünkü yitip giden yaşam değildir hep; insani değerler, bakir köşeler, saflık ve nice güzelliklerdir yüreğimizi sıkıştıran, pişmanlık hissettiren...
Bu fotoğraf 1970 yılında çekildi İzmir'de, hem de 40 yıl önce...
Sakin bir plaj, temiz bir deniz, beton binalara yenilmemiş "yürekli", nefes alan bir dağ sırası ve kalabalık arasına sıkışmamış mutlu insanlar...
Paraya yenilmemiş, mafyaya peşkeş çekilmemiş, gürültüye kurban edilmemiş, gelişigüzel yapılmış beton binaların henüz sarmadığı bir tatil beldesi burası...
Çok yakından tanıyoruz burayı...
***
Siyah-beyaz, kırık dökük bu fotoğraf çok şey anlatıyor aslında bize... Yıkıcılığımızı, bencilliğimizi, doğayı nasıl kirlettiğimizi, kendi çıkarlarımız için o güzelim beldede nefes alacak bir köşecik bile bırakmadığımızı...
Şimdi onun kardeşine de aynı muameleyi reva gördüğümüzü, yakında onu da bir kaşık suda boğacağımızı çok net anlatıyor bu fotoğraf...
Evet burası Çeşme plajı, hem de 40 yıl önce...
Sözünü ettiğim kardeşi de Alaçatı...
Çeşme'yi bitirdiğimiz gibi, Alaçatı'yı da aynı son bekliyor. Hem de göstere göstere...
Bu fotoğraf, kanıttır.
GÜNÜN SÖZÜ
Aşk yepyeni kalabilen eski bir masaldır
Heinrich Heine