İzmir artık gelişmeye aç bir şehir... Hani söylenenler gibi, "Modern şehir İzmir, desteğe ihtiyacı yok" salvoları geçmişte kaldı.
Her geçen gün büyüyen bu şehrin artık yeni projelere, halkın rahatı ve huzuru için, farklı yatırımlara ihtiyacı var.
Bunu tespit edip gidermek de belediye başkanlarına düşüyor. Çünkü kentin geleceği onların elinde... Hele, bu başkanlar bir misyon üstlenmiş, sorumlulukları iki kat artmışsa...
Son günlerde yine İzmir Büyükşehir, tüm şimşekleri üzerine çekmiş durumda... Nedeni, kentin çeşitli bölgelerinde, özellikle Karşıyaka-Mavişehir, Konak-F.Altay kıyı hatlarında hayata geçireceği tramvay sistemi...
İşin özü, böyle bir yolcu taşıma sistemine İzmir'in ihtiyacı var. Proje hazır, toplum da... Üstelik ülkemizde çeşitli örnekleri de var. Ancak Özelleştirme İdaresi Başkanlığı projeye karşı çıkıyor, nedeni trafiği olumsuz etkileyeceği inancı...
Oysa trafiği içinden çıkılmaz kılan, yolcu otobüsleri... Asıl buna çözüm üretmek lazım...
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, "Tramvayla 750 kişi, otobüsle 40-50 kişi taşınıyor. Sistem devreye girerse, otobüsler trafikten çekilecek" diyor.
Yani bir büyük sorun çözüme kavuşacak aslında... Olaya böyle gerçekçi bakmak, kökten çözmek lazım, daha da ötesi ÖİB üyeleri İzmir'de yaşamalı, o zaman ne önerirler görmek lazım...
Öyle karşıdan bakmak olmaz.
Byüükşehir'in bu projesi bence çözüm odaklı...
***
İzmir'in şimdi en güzide yeri Bayraklı... Art arta kuleler yükseliyor bu yerli Manhattan'da... Ancak, kulelerin orayı mesken edinmesi, karşıdan ihtişamlı görünüşü, olası sorunları örtmüyor.
Bu bölgede trafik yoğunluğu belki de İzmir'in en önemli dertlerinden biri olacak ve çözüm "yok"... Eski Bayraklı yolu dar ve etkisiz, Altınyol'da ise durmak mümkün değil... Aracı gökdelenin otoparkına nasıl koyacaksınız, Bayraklı yolunu kullanarak...
Bir anda yüzlerce araç hücum edecek buraya... Tıkanmayı düşünebiliyor musunuz?
Oysa OİB'in karşı çıktığı tramvay projesi, bölge için de bir kurtuluş yolu... Sanırım burası da Büyükşehir'in projesinde var, yoksa bile düşünülmeli; maliyetli bir iş ama gerçekçi...
Çünkü gelişme sadece görünürde değil, çevresiyle bir bütün olarak düşünülmeli... Bir alanı imara açarak, sorunu çözmüyorsun, geleceğini düşünmezsen, gelecekte krizin parçası olursun.
Onun için etraflıca düşünmek ve proje üretmek gerek...
Yoksa bu kent, yaşanmaz hale gelir.
***
İzmir'de sağlıklı gelişmeyi önleyen bir başka sorun da metro hattı... Yani, Fahrettin Altay'a bir türlü ulaşamayan sistem...
Başkan Kocaoğlu'nun iyi niyetinden kuşkum yok ama metronun geciktiği her gün, İzmir'in zararına oluyor. Uzun bir süre ihale sorunu yaşayan, hükümetle ters düşen Büyükşehir, şimdi de çeşitkli nedenlerle bitmeyen metro nedeniyle zor durumda...
Oysa, sistem bildiğimce Poligon'a kadar ulaştı. Buraya kadar olanını hizmete açın bari... Çünkü halk beklemekten usandı, esnaf zor durumda...
Kulaktan kulağa ulaşan bilgi, inşaatın, çamurla boğuşmaktan bitirilemediği üzerine... Dedikodu üstüne dedikodu üretiliyor.
Bunun aşmanın etkin yolu, sornu İzmirlilerle paylaşmak... Gecikmenin nedenini bir şekilde halka anlatmak...
İzmirli makuldür, sizi dinler, halden anlar. Hele iyiniyet varsa, daha da katlanır. Ancak, tersi bir durum şüphe uyandırır.
Çünkü bu kent insanının en güçlü olduğu kimliği, "toplumsal bilince" bağlılığıdır.
Başkan'ın bu konuda halka buluşması gerek, hatta gerekirse dertleşmesi...
Belediye başkanları, halkla iç içe olursa, dış etkenler azalır, daha rahat çalışır.
Çünkü yüzyüze olan her görüşme gerçeğe ışık verir, "sahtecilikten" uzaktır.
GÜNÜN SÖZÜ
Kişilikli olmak, kimse görmediği zaman da doğru olanı yapmaktır.
J.C. Watts
Aşk şiirleri eskidendi...
''Terk edip giderek beni bütün kapılardan/Bütün çöllerin ortasında bıraktın/Tan sökerken aradım seni ve gün
başlayınca yitirdim/Hiçbir yerde değildin, geçtim oralardan da/Sensiz bir oda
Sahra Çölü'dür bana, kimse bilmez bunu''... Elsa Triolet ünlü bir yazardır, ancak 1965'ten beri hastadır. Elsa'nın bir gece yarısı uykusunda ansızın, üstelik kendinden önce hayatını kaybedeceği düşüncesi Louis Aragon'da saplantıya dönüşür. ''Odalar/Geçmeyen Zamanın Şiirleri" de böyle ortaya çıkar.
''Mutlu aşk yoktur'' adlı şiiriyle hafızalara kazınan Aragon gibi pek çok şairin dizelerinde aşk, yüz yıllar boyu ölümsüzleşti. ''Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti/Çünkü iki kişiydik'' diyen Cemal Süreya'nın anlattığı gibi aşklar, belki bugünün aşıkları için çok gerilerde kaldı.
***
Nedeni bilinmez ama günümüz insanı artık değil şiir yazmak, yazmaktan bile üşenir oldu. Yazmanın yerini televizyonda dizi izlemek, maç seyretmek, internete girmek, hazıra konmak aldı.
Aşkı en iyi anlatan dizilere bile muhtacız nicedir...
Oysa geçmişte ne güzel yazmış aşkı anlatanlar...
İşte bir Atilla İlhan dizeleri:
"Akşamlar bir roman gibi biterdi/Jezabel kan içinde yatardı/Limandan bir gemi giderdi/Sen kalkıp ona giderdin/Benzin mum gibi giderdin/Sabaha kadar kalırdın/Hayırsızın biriydi fikrimce/Güldü mü cenazeye benzerdi/Hele seni kollarına aldı mı/Felaketim olurdu, ağlardım.
***
Kanımca aşk, teknoloji bu kadar hayatımıza girmeden daha güzel yaşanır ve anlatılırdı. Şimdi pek, "paracı", pek "menfaatçi" olduk.
Aşk bile karşı bu duruma...