• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
O hüznü yaşamak... HÜROL DAĞDELEN

O hüznü yaşamak...

hurol.dagdelen@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 19 Kasım 2012, 17:38
Çağan Irmak hep bunu yapıyor, toplumun duygularına dokunuyor ve geçmişe yönelik ne kadar acı varsa kanıyor.
Oysa, yitip gitmişti, geçmişte kalmıştı, unuttuklarımızınr arasındaydı o acılar... Yüzleşmek yerine, unutup gitmiştik işte, geçmişin labirentlerinde dolaşmayı...
Yaşayan yaşamış, işkence gören görmüş, doğup büyüdükleri topraklardan kopan koparılmıştı nasılsa, kaşımaya ne gerek vardı.
Sevgili Çağan yine toplumsal bir yüzleşmeyle bıraktı bizleri, baş başa...
Sinemada izleme fırsatı bulamadığım "Dedemin İnsanları", yüreğimde kabuk tutmuş ama kanamaya hazır yarayı deşti, dedeme, 1920'lere götürdü beni...
***
Doğup büyüdüğü topraklardan koparılan, baskı, zulüm altında yaşamaktansa, anavatana göç eden, neyi varsa orada bırakan babaannem, kundakta babam, amcalarım, halalarım gledi aklıma...
Yaşadığım hüzün tarifsizdi, inanılmazdı.
Onların yerine koydum kendimi, ben ne yaşamıştı ki, asıl acı onların yüreğini kabartmıştı.
Tıpkı Girit'ten göç etmek zorunda bırakılan Mehmet Bey gibi... Yüreğinde hep taşıdığı özlemi mektuplara döken, onları şişeyle Ege sularına bırakan Mehmet Bey, tüm göç eden dedelerimizin, anneannelerimizin özlemini yansıtıyordu.
***
Dedemi görmedim ben, babam da onsuz büyümüş ama babaannemin özlemine hep tanık olmuştum. Doğup büyüdüğü, çocukluğunun geçtiği, Makedonya'nın, en fazla Türk'ün yaşadığı şehri Kalkandelen'i ağzından hiç düşürmedi, ölene dek... O özlemle yanıp tutuştu, tek yapabildiği anılarını anlatmaktı.
Tıpkı Mehmet Bey gibi...
O acıları yaşayanların büyük bir çoğunluğu artık aramızda değil; hasretle, özlemle göç ettiler ölümsüzlük diyarına...
Bize düşen, tıpkı Çağan Irmak gibi, o yaşananlara sahip çıkıp toplumla paylaşmak... Anılarını yaşatmak, geçmişle kurulan o zincirin halkası olmak...
Yaşatalım ki, hiç kimse vatanından koparılmak zorunda kalmasın.
Çağan bunu başardı, bir mesaj verdi, artık görev bizim...

GÜNÜN SÖZÜ
Üzülmek, yarının sıkıntısından bir şey eksiltmez, sadece bugünün gücünü tüketir.
A.J. Cronin

Birlikte başarmanın gücü
Aslında herşey, sevgili Yücel'in (Öziçer), evinde kaynattığı yumurtalara çizimler yapıp bizlerle paylaşmasıyla başladı. Her cumartesi sabahı getiriyor, isimlerimizin yazdığı yumurtaları dağıtıyor, bizlere keyifli anar yaşatıyordu.
Bu güzel paylaşım hareketi, cevapsız kalmadı. Üç hafta sonra bir arkadaşımız o yumurtalara eş olsun diye, boyoz, gevrek getirdi. Bir başkası tulum peyniri...
Üç, beş derken, bizim magazin servisini aştı, gazetenin yazı işlerine ulaştı bu paylaşım...
Dört kişi, kısa sürece 40 kişiye ulaştı. Birkaç kişiyle başlayan paylaşımın gücü, gazetede yayılmıştı.
Hafta sonları, birkaç kişiyle yapılan kahvaltılar, geniş kitlelerin katılımıyla büyüdü. Artık servise sığmaz olduk, kafeteryaya sızdık.
Tıpkı geçen gün olduğu gibi...
***
Sevgili Ayhan (Mengüloğlu), İzmir'den Kars'ın Susuz Ermişler İlkokulu'na yardım götürmüş, dönüşünde de ünlü Kars kaşarı getirmişti bizlere...
Kahvaltının ana gıdası buydu. Bu arada herkes evinde ne varsa, cebini sıkmadan birer-ikişer katkıda bulunup, bir kahvaltı ziyafeti yaşattı dostlarına...
o gün bir başka sürprizi de Lütfü Ağabey (Çelik) yapmıştı bize... Evinden bir tencere Uşak'ın sıcacık tarhana çorbasını getirerek...
Bundan ötesini düşünemiyorum doğrusu...
Emeği için, yengemize buradan teşekkürler...
Bu kahvaltı aynı zamanda, emekle kurulan sıcak bir dostluğun temelini atmış, stresli, zorlu bir güne başlamadan, bize moral vermişti.
Tüm yaşanan diğerleri gibi...
***
Yeni Asır bir aile... Hem de her türlü şer cephesine karşı ayakta kalmış, okurlarıyla her gün heyecanla buluşan "dost" bir gazete...
Ve bizler de bu ailenin, topluma karşı sorumlu bireyleri olarak, kendimizi her gün böyle zinde, güçlü ve "birlikte" olma inancıyla coşkulu kılıyoruz.
Yaşadığımız tüm zorluklara karşın birlikte olmak, birlikte başarmaktır aslında bu kahvaltıların özü...
Gücünü Yeni Asır'ın "Asla vazgeçme" ilkelerinden alan, gazetenin en büyük özelliği olan "okul" kimliğinin bir yansımasıdır bu sofra, bu mutluluk...
Bu güzelliği hiç eksilmeden, tekrar tekrar yaşamak umuduyla.

Şimdi rayına oturdu

Acun Ilıcalı'nın büyük ilgi gören programı, "Yetenek Sizsiniz Türkiye" geçen yıl yetenekten öte şarkı ve dans konseptindeydi. Ancak bu yıl program rayına daha bir oturdu.
O kadar ilginç insan manzaraları var ki, insan onları izledikçe, kimi zaman ne kadar boş yaşadığının farkına varıyor.
Örneğin önceki gece, Kayserili ama sayı profesörünü izlerken neredeyse küçük dilimi yutacaktım.
Böyle bir yeteneğe şapka çıkarmak yetmez ayakta alkışlamalı...


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.