İzmir'de yaşayanlar için söylüyorum, denizi çıkarın, İzmir bir taş yığınından ibaret kalacaktır.
Kentin bugün estetik dokusu varsa, İzmir Körfez'in varlığı en önemli etken...
Ama, biz bu pırlanta değeri hep kötü kullandık, pislettik, horladık, çamura sapladık. İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin 50 yıllık mücadelesi sonucunda, rahmetli başkan Ahmet Piriştina'nın çabaları sonucu hızlanan Büyük Kanal Projesi'nin devreye girişiyle soluk alan körfez, şimdi de yıllardır katlanan ve tehlike arz eden çamurundan kurtulmak için büyük bir mücadele içine girdi.
İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Devlet Demiryolları'nın ortak bir çalışmayla hazırladığı Körfez Tarama ve Rehabilitasyon Projesi, sağlıklı bir denize kanuşmak için önemli bir adım bana göre...
***
Riskleri var mı, var... Sorunları var mı var... Ancak bir yola çıkıldığına göre, hele kamuoyuyla net bir şekilde proje paylaşıldığını göre, sorunun hemen çözümüne girişmekte fayda var.
Bence tarama projesiyle, sorunun giderilmesinde önemli bir yol katedilecek. Tabii denizden çıkarılacak çamurdan nasıl kurtulacamıza bir karar verirsek...
Şimdi herkes çamuru tartışıyor.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Tarihi Havagazı Fabrikası'nda, TCC Genel Müdürü Süleyman Karaman ile birlikte düzenlediği toplantıda bu tip çalışmaların artık çağdaş yöntemlerde yapıldığını, hiçbir tehlikesi olmadığını belirterek, "Tahminlere göre çıkan çamurun yarıya yakını birinci sınıf kum, geriye kalanı ise alüvyon toprak... Toprak da, kum da yıkanarak çok çabuk sudan arınıyor. Düna zaten bu işlemi yapıyor" diye yol haritasını çiziyor ve çözüm yolunu gösteriyor:
"Bugün harmandalı'da 900 dönüm alanı rehabilite etmek için 2 milyon metreküp toprak gerekiyor. İlk örneğini Gaziemir'de yaptık. Toprağıda kumu da değrelendirmek kolay iş. Burada prooblem söz konusu değil."
Bilinçaltı düşüncemiz bilince yükselmedikçe karşımıza kader olarak çıkar. Carl Gustav Jung |
Başkan Kocaoğlu'na katılıyorum. Modern dünya artık çevreyi kirletmeden çözüm üretmenin çarelerini buluyor ve uyguluyor.
Denizin çamurdan arınması lazım... Bu geleceğimiz çünkü.
Ancak çevrecilere de katılıyorum. Bu ülkede, "işlerimizi çevreyi kirletmeden yapacağız" sözünü verip kirleterek çekip gidenler de çok oldu. Bu yüzden İzmir çok acı çekti, hala da çekiyor.
Güven erozyonu oluştu.
Bu işin özü güven; kent yöneticileri ve halk arasında, sımsıkı bir güven ortamının oluşması lazım. Kesin sorun çözmenin en geçerli yolu bu artık...
Çöp tesisinde toplum bilgi sahibi olmalı
Yukarıda yazdıklarım çöp depolama tesisi için geçerli... "Halk tepki verir" diye karnından konuşmak yerine, yer seçimini toplumla birlikte yapmak şart...
Harmandalı tesisinin, onca yıldır çevreye, insana verdiği zararı; havayı nasıl insanı hayattan bezdirecek kadar çirkin kokuttuğunu bilen biri olarak, Başkan Kocaoğlu'nun, hem tesisi kurmayı planladığı ilçenin belediye başkanını hem de halkını "bilgilendirmesi" gerekir.
Yoksa bugün ya da daha önce de olduğu gibi kaos doğar. Yöneticiler, politikacılar da bundan nemalanır.
Yapılması gereken tek şey, paylaşmak... Avantajı ve dezavantasıyla...
Herkesin bunu bilmeye hakkı var, hele 4 milyon insanın çöpü söz konusuysa...
"Acılı" dizi yerine sürprizler seviliyor
Artık içinde acı ve gözyaşı olan, ihanet yaşanan, insanlık onurunu zedeleyen olayların paket servis yapıldığı dizileri izlemek istemiyorum.
Sadece ben değil, öncelerin "hüzün" izleyicileri de artık "acılara gark olmak" istemiyor.
İşte bu yüzden, eğlence programları, yetenek yarışmaları, dizilerden daha çok izlenir oldu. Bakmayın siz, reyting ölçümlerine...
Halk, kendini üzen, yüreğini sıkıntıya sıkan "bildik yapımlardan" uzak durmaya çalışıyor.
Ne hikmetse, sürprizli olan, şaşırtıcı konuları daha çok sevmeye başladık. Bu dönüşüm umarım, kanal yöneticilerinin de dikkatinden kaçmaz.
Yoksa zorlama hüzünler bir gün ellerinde patlayabilir. İzleyici, bunun ipuçlarını, "Yetenek Sizsiniz Türkiye" ya da "O Ses Türkiye" gibi yapımları izleyerek veriyor.
İşin özü, o trendi yakalamakta...