• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
Caz ve kukla festivali şansı HÜROL DAĞDELEN

Caz ve kukla festivali şansı

hurol.dagdelen@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 05 Mart 2013, 17:51
İzmirliler çok şanslı, çünkü bu ay, biri müzik, diğeri gösteri alanında iki özel etkinlik, onları bekliyor.
Caz festivali başladı, kukla festivali ise bugün Kordon yürüyüşüyle start alıyor.
İkisi de çok özel, ikisi de dünya çapında...
Caz, Avrupa'yı da içine alan ve caz müziğinin ustalarıyla tanışacağımız bir etkinlik... Bu yıl 20. kez start alıyor.
Ve her sene büyük bir coşkuya sahne oluyor. İzmir Avrupa Caz Festivali, artık bu kentle özdeş oldu, marka oldu.
İzmir Kültür, Sanat ve Eğitim Vakfı'nın öncülüğünde, İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin desteğinde İzmir ve caz artık vazgeçilmez bir ikili...
Caz İzmir'e yakışıyor, her yıl yeni bir izleyiciyi kitlesi katılıyor bu coşkuya...
Demem o ki, caz festivali, İzmir'i dünyaya tanıtmada öncelikli bir sanat etkinliği
***
İzmir Kukla Festivali ise, artık semeresini veriyor, Avrupa'ya marka oluyor. Arkadaşımız Müjgan Kulle'nin yaptığı röportajda, kukla festivali direktörü Selçuk Dinçer'in söylediği şu söz, bir İzmirli olarak sevincimi ikiye katladı:
"Kukla Dostu Kentler Birliği AVIAMA'dan bir davet aldık. İzmir'in 'Kukla Dostu Kent'ler arasına girmesini istiyorlar. Bu bizim 7 senedir yaptıklarımızın başarıya ulaştığının en önemli kanıtıdır. İzmir'in dünyada kukla sanatı adına önemli kentlerden biri olduğu bu davetle bir kez daha tescillenmiştir. Çok onur duyduk..."
Ben de bir İzmirli olarak gurur duydum sevgili Selçuk Dinçer...
Bu, yedi yıl önce "Aman kukla da neymiş canım" diyen bazı aklıevvellerin yelkenlerinin suya düştüğü andır.
Ve de bu zafer, başta sizin olmak üzere tüm kuklaseverlerin....
Yani inancın, uzak görüşün, toplumsal bilincin eseri...
Şimdi İzmirlileri bugün coşkulu festival yürüyüşü bekliyor Kordon'da... Kuklalarla birlikte.. Harika olacak eminim.

Baba'nın ardından
Müslüm Gürses'i şarkılarından öte, 10 yıl önce tanıdım; bir röportaj sayesinde, yakından... Sanırım 2002 yılıydı. Bir konser vermek için gelmişti İzmir'e...
Ben de konser öncesi kaldığı otelin yolunu tutmuştum. O zaman Büyük Efes, devlet elindeydi. Orada kalıyordu can arkadaşı Muhterem Nur'la...
Kordon'da buluştum onlarla...
Ne kafe, ne pastane ne de restoran istedi, sadece "yürüyelim" dedi, "İzmir'i hissetmek istiyorum."
Son derece mütevazi, derin düşünen, şehri dinleyen, uzakta duyulan bir sese bile aşırı duyarlı, hassas bir adam vardı karşımda...
Az ama öz konuşan, anlatmak istediğini dolandırmayan bir adam...
Hem onunla hem de Muhterem Nur'la, yaklaşık 2 saat boyunca Cumhuriyet Meydanı'ndan Alsancak İskelesi'ne kadar yürüdük ve geri döndük...
Hayatımda en keyif aldığım röportajlardan biri oldu Müslüm Gürses'le sohbetim...
Hayata bakışı, insana sevgisi, sempatik tavırları, sanata duyarlılığı çok etkilemişti beni... Bir de şu sözü: "İzmir çok güzel bir şehir, ben çok severim, kıymetini bilin. Ancak çok sessiz; daha renkli, daha coşkulu olmalı..."
Bir sanat adamının bakışıyla çok sessiz gelmişti o an İzmir, Gürses'e... Işık içinde olsun istiyordu. kaptırmak istiyordu yüreğini coşkuya...
İzmir'e durgunluğu yakıştıramıyordu.
Nur içinde, ışıklar içinde yat sevgili Müslüm Gürses... Müziğe kattığın renk, coşku ve efendiliğinle...
Sen özleyeceğiz.

İzmir'i hissetmek
Hayat ne ki....
Sabah kalktığınızda tüm sıkıntılardan uzak huzurla uyanıyorsanız, yaşadığımız şehir de özgür, coşkulu, sevdalıysa, keyif almamanız için hiçbir neden yok.
Çünkü şehirleri yaşanır kılan, yine insandır ama sadece insan yığını değil, bilinçli insan tophluluğu...
Ne istediğini bilen, nerede nasıl davranılması gerektiğinin farkında, insanlara önyargısız yaklaşan, yürekli insanların oluşturduğu şehirler, birer zirvedir aslında...
Yaşadığımız şehrin size huzur vermesi, yüreklendirmesi gerekir.
Yaşamak çünkü biraz da yürekte hissetmektir. Şehrin çığlıklarını, sessizliğini, acılarını, müziğini, rengini, insanını...
Bunları hissedemiyorsanız, uzaksınız her şeye...
Yaşamaya da...
Çünkü yaşamak hissetmektir. Sadece aşk, sadece yürek çarpıntısı değil; insanı, doğayı, kuşları, hayvanları hissetmektir.
İnsan olmanın biricik temeli budur, hissetmek...
***
Öyle günü kurtarmak için değil, yürekten yaşamaktır o... Bugün, yarın ve daima...
İşte o zaman insanca yaşamamın temelleri atılır, işte o zaman farkına varırsın yaşamanın...
Her türlü telaştan, para tuzaklarından, insanlık dışı koşuşturmadan, birbirine yabancılaşmadan özgürce, dostça...
Yaşadığınız şehri bir düşünün; hissediyor musunuz onu yürekten... Taşıyabiliyor musunuz sıkıntılarını, acılarını; kucaklayabiliyor musunuz sevinçlerini, coşkularını...
Ya da birilerinin "Burası köyden farksız, büyük köy" gibi alaycı tavırlarına karşı, yüreğiniz dolu dolu, "Sen ne dersen de, ben bu şehirde yaşamayı seviyorum. Hele bu kirlenmemiş halini daha çok seviyorum" diyebiliyorsanız eğer, işte o zaman bir bireyi olmaktan gurur duyarsınız şehrinizin...
Örneğin ben de bu güzel şehirde, İzmir'de yaşıyorum, hem de tüm coşkusuyla... Çünkü o benim şehrim; henüz kirlenmemiş, bakir...
İnsanına bir selam verip alıyorsam eğer, bir gevreği paylaşabiliyorsam eğer, mutluyum. Ötesi boş...

GÜNÜN SÖZÜ
Mutlu olmak için ugraş vermelisiniz. Mutluluğa, iş, para ya da aşkla ulaşılmaz. Mutluluk sizinle kendiniz arasında bir meseledir.
Rufus Wainwright

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.