Önceki gün İzmirle ilgili yazımın sonuç cümlelerinde şu uyarıyı yapmıştım: "Hele bir gelişme var ki, işte ona sahip çıkamazsak, asıl kıyamet o zaman kopacak."
İşte o gelişme "teknopark" fırsatı...
Hatırlarsanız, bir süre önce konuyla ilgili bir yazıyı kalem almış, 'ana başlığı sağlık olan EXPO'ya aday bir şehir için, "sağlık teknopark"ı gibi bir avantaj iyi kullanılmalı, demiştim...
EXPO kurmaylarının dikkatini çekti mi bu bilemem ama bu fırsat tanıtımda iyi kullanılmalı...
Yoksa yine bildik senaryolarla gidersek, EXPO yine bizim için hayal olabilir.
***
Dokuz Eylül Üniversitesi'nin, Sanayi Bakanlığı ile işbirliği yaparak geliştirdiği ve yakın zamanda Buca ile Balçova'da hayata geçirdiği "teknopark"lar için dün gazetemiz şu manşetle çıktı:
"20 Kirve Aranıyor..."
Çağrı sanayici ve işadamlarına... Çünkü Türkiye'de ilk olan bu çalışmada bakanlık proje üreten sanayiciye 1 milyon liralık hibe destek sağlayacak.
Bu şu demek; sağlık alanında proje geliştiren bir sanayicinin araştırmaları sürdürecek doktora öğrencilerinin maaşlarını devlet ödeyecek. Girişimci bunun karşılığında üniversitenin alt yapısını kullanacak.
Ki, bu altyapı hazine değerinde...
***
Düşünsenize, ilaç fabrikası kuracaksınız, sağlık altyapısı hazır, hem de tüm donanımıyla... Keza elektronik alanında da öyle...
Sanayici elini sıcak sudan soğuk suya değdirmeden, iş sahibi olacak, hem de araştırmacıları yönlendiren doktora öğrencilerine de iş kapısı açacak.
İnanın param olsa, gidip üniversiteye sağlık teknoparkı için başvurur, fabrikayı kurar ve tüm gelişmeleri anında üniversitenin imkanlarının kullanarak izler, sadece Türkiye'ye değil, dünyaya "marka" olurdum.
He de sırtını bilim dünyasına dayayarak...
***
Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Mehmet Füzün'ün liderliğinde, Rektör Yardımcısı Prof. Murat Özgeren'in yönetiminde hayata geçirilen "Teknopark" projesi, dünyada marka şehir olma yolunda ilerlemek isteyen, sanayicisinin "yatırım yapayım, yapmayayım mı" üşengeçliği yaşadığı İzmir için bulunmaz bir fırsattır.
Bu şehre hayat verir.
Bunu bilir, bunu söylerim.
SÖZÜN ÖZÜ
Övülmek isterseniz, alçakgönüllülüğü yem olarak kullanabilirsiniz.
Chesterfield
Sevgiyle Bican ağabey...
Yeni Asır Ailesi olarak, bir dönem, şimdi Egeli Sabah'ın bulunduğu binada 4 yıl kadar görev yaptık, 1996-2000 yıllarıydı sanırım...
Bölgenin o dönem, merkezden uzak oluşu, bizi bir hayli etkilemişti, yemek yiyecek lokanta bile bulamazdık, bir yer dışında...
Sadece yemek değil, her şey uzaktı bize; şimdiki gibi
değildi, gündelik ihtiyaçlarımızı bile evden getiriyorduk, ne olur ne olmaz...
Sağlık da büyük ihtiyaçtı.
***
İşte o zaman, hepimizin yardımına SSK Çınarlı Hastanesi hekimlerinden Dr. Bican Yavuz koştu. Başımız ağrısa, burnumuz aksa, belimiz kırılsa yanında alırdık soluğu...
Her zamanki nezaketi ve babacan tavrıyla, her sorunumuza merhem oldu. Sayesinde hiç sıkıntı çekmedik.
Telaşımızı giderdi, korkularımızın yersiz olduğunu hissettirdi, ciddi bir sağlık sorunu olunca da, sonuçlanıncaya kadar takip etti.
Kısaca, sayesinde sağlık, bisim için sorun olmaktan çıkmıştı.
***
Şimdi duydum ki, son olarak görev yaptığı, İzmir Dr. Suat Seren Göğüs Hastalıkları Ve Cerrahisi Eğitim Ve Araştırma Hastanesi, Dahiliye Polikliniği'nden emekli olmuş...
Çalışma arkadaşları da çok sevdikleri ağabeyleri için bir kutlama düzenlemiş...
Mesleğine Diyarbakır'da başlayan ve sağlık alanında başarılı bir 40 yılı dolduran Bican ağabeyi, ben de gönülden kutluyorum.
Sabrı, dostluğu ve
mesleğinin saygınlığını koruduğu için...
Sağlık Bakanlığı'na bir önerim var; bu hayati meslekte, böyle özel insanları bırakmayın, gençlere hocalık yapmalarını sağlayın.
Zira bu insanlar, bir daha gelmez.
