Bu sezonki 3. derbiydi. İlki berabere bitti (Türk Telekom Stadı). İkincisini F.Bahçe kazandı (İrfan Can transferi).
Üçüncüsünü ise G.Saray. Son 7 derbinin 6'sının berabere bitmesi sebebiyle bu maça yönelik öngörüler de aynı doğrultudaydı.
Fakat maçın başlangıç temposu farklı bir seyir vadetti. Samatta'nın Muslera'yı geçerek girdiği pozisyon ve Emre Kılınç'ın biri ceza sahasından diğeri ceza sahası dışından yarattığı tehlike oyuna belli bir ritim kazandırdı. İlk 25 dakikalık bölümde G.Saray'ı daha önde, daha çok baskı kuran, daha çok formül deneyen bir anlayışta gördük. Bu süreçte her an tabelanın değişme ihtimali vardı ki sarı-kırmızılılar hiç kaleyi bulamadı. Ve 25'ten sonra F.Bahçe devreye girip ev sahibi olduğunu hatırladı. Daha aktif bir F.Bahçe'nin devreye girmesi ile mücadeleye denge geldi. Ve Muslera'nın 39. dakikada yakın mesafeden Samatta'nın kafa vuruşunu çıkarttığı an ise ilk yarının en önemli pozisyonuydu.
TABELA DEĞİŞTİ
İkinci yarı ise ilk yarının 25 dakikalık bölümünde olduğu gibi bir kez daha G.Saray'ın kontrolünde başladı. Onyekuru ile gole çok yaklaşan o an olmasa bile birazdan golün geleceğinin sinyalini veren G.Saray yeni golcüsü Mostafa Mohamed ile bu kez tabelayı değiştirdi. Ve tabelanın değişmesiyle birlikte her iki takımın oyun şablonu da değişti. Erol Bulut, Mesut-Papiss Cisse hamlesi ile denge arayışına girerken topa daha fazla sahip olarak rakibini kendi yarı alanına sıkıştırdı.
İyice kapanan Aslan oynamayı bırakıp oynatmamayı düşündü. Karşılaşma son 15 dakika ise özellikle duran ve yan topların başrol oynadığı bir derbiye dönüştü. Ancak F.Bahçe topa sahip olsa da cılız ataklarla puana sahip olamadı. G.Saray'ın geçen sezon (20 yıl sonra) bu statta kazanıp üst üste ikinci zaferini elde etmesi bir galibiyetten öte bir anlam içeriyor kuşkusuz. Hatta puan eşit olsa da şampiyonluk için dev bir adım.
Pardon pençe...