Her ikisi içinde, çok çok önemli ve çok merakla bekleniyordu maçın skoru...
Beşiktaş tarafı hayli endişeliydi çünkü en altlara yerleşmişti ve kafasını kaldıramıyordu! Eğer fayda sağlayacak bir netice alınamazsa ne Çebi kalacaktı, ne de Sergen kalacaktı ortalıkta! Keza Denizli cenahına baktığımızda, geçen hafta elde ettiği galibiyetin moraliyle, rampaya tırmanmaya başladıklarını, bilmem anlatmaya gerek var mı? Beraberlik haricinde, birilerini kafasının kopacağı belliydi tabloda... Böyle maçlarda geriye çekilip tek atışla rakibini vurmaya çalışan 'korkak' düşünceler, her zaman kaybetmiştir futbolda! Nitekim, 13. dakikada Atiba'dan gelen golle nefesi kesildi Denizlispor'un...
Horozlar, karşısındaki büyük isimli rakibinin öne geçmesinden sonra pert oldular olmasına ama biraz daha cesaretli davransalar, Beşiktaş'ı zora sokabilirlerdi, ancak korktular isminden! Neticesinde kazanılan penaltı sonrasında Aboubakar'ın ayağından gelen ikinci golle, her iki taraf rahatladı, çıbanlar söndü böylece... Soyunma odasına giderken anlayacağınız sen rahat ben rahattı kafalar...
BU FUTBOLCULAR NEREDE?
Eski büyüklerimizin 'Şirazesinden çıktı' diye bir lafı vardır, dağılmayı anlatan...
İkinci bölümün başında Larin'den gelen golden sonra Denizlispor'da ne şiraze kaldı, ne diransiyel, ne de şanzıman! Mesanovic, seksenlere doğru o golünü atsa ne olur atmasa ne olur mesela... Ha! Lig şampiyonluğuna konuşlanmış... Transfer harcamalarını, elinden geldiğince yapmış... Ve her zaman Avrupa hesapları içinde olan bir takımın, fiyat olarak düşük oyunculara karşı aldığı galibiyeti alkışlamak, ne bilem, içimden gelmiyor! Zıp çıktıyım ya! Neredeydi, o baş tac edilen Souza? Neredeydi, o Dorukhan?
Welington gibisi, her hırdavatçıda var zaten... Zengin-yoksul (Özür diliyorum, transfere harcanan para olarak, her iki takımı karşılıklı kast ettim) karşılaşmasında, son dakikalarda durmadan azap çeken ve Sacko'nun uzatma dakikalarında attığı gol ve de aleyhine verilmeyen penaltıyla kazandı, dün akşam Beşiktaş! Şak-şak-şak!