Öncelikle Göztepe'nin Denizlispor'a gösterdiği konukseverliğe Ege Futbolu adına teşekkür etmek gerek. Maçlar kazanılır, kaybedilir ama dostluklar baki kalır. Göztepe için mutlaka kazanılması gereken bir maçtı. Maraton uzun ama starta 3'te sıfır çekerek başlarsan toparlanması hayli güç olurdu. İlginçtir, maç, şimdiye dek hiç gol atamayan Göztepe ile 4 atıp hiç yemeyen Denizli arasındaydı. Kadrolar dağıtıldığında Castro'nun yine yedekler arasında oluşuna şaşırdım. Oysa orta sahayı toparlayıp pozisyon üreten en önemli silahtı.
Tamer hoca galiba birine taktı mı takıyor.
Scarione'de öyleydi, Selçuk Şahin'de öyle, şimdi de Castro'da. Göz-Göz maça istekli başladı ama hücumda çoğalamayınca gole ulaşamadı. Denizlispor ise oyunu kontratağa kurmuş, Aissati, Recep Niyaz ve de Rodallega ile gol kovalıyordu.
11.dakikada hakem Aslanboğa, Halil'e sakatlamak üzere giren Bergdich'e kırmızı gösterecekken sarıyla geçiştirdi, maçın kırılma anı olabilirdi. Sonra Denizli atağında topla elle oynayan Titi'nin ikinci sarı kartını veremedi. O da bir başka kader anıydı
SORUMSUZ TİTİ!
Bu Titi haftalardır nasıl bu kadar sorumsuz ve riskli oynuyor hayret. Topu uzaklaştırması gerekirken Beto'ya bırakması ve araya giren Rodallega'nın boş kaleye topu atması inanılacak bir gaf değildi ama VAR, golü Rodallega'nın Beto'ya faul yapışı yüzünden iptal etti. Göztepe ikinci yarıda kazanmayı isteyen taraftı. Eren'e yapılan penaltıyı değerlendiremeyen hakem, VAR uyarısıyla Halil'e yapılan fauye penaltıyı verdi ama penaltı canavarı kalecisi Stachowiak 3 maçta 3. penaltıyı kurtardı. Penaltıyı kaçırmasına rağmen ben Soner Aydoğdu'yu çok beğendim.
Takımın aradığı isimlerden biri.
Nefis şutlar attı, orta sahayı toparladı. Göztepe daha iyi oynadı ama, istediğini alan ve ikisi deplasman 3 maçta da 7 puan kazanan Denizlispor karlı çıktı, yoluna devam etti.