Benim çocugum en iyisi
İşine aşık, tanıdığım en iyi okul müdürlerinden biri anlatıyor: Beşinci sınıftaki öğrencisi büyük bunalımdaymış.
İlkokul ortamından ortaokula geçişi değil bunalımının sebebi. Öyle olsaydı, ikinci döneme kalmaz çoktan alışırdı. Öğrenci ilkokuldaki yanlış öğretmen ve veli tutumunun acısını çekiyordu. Sadece acısını çekmekle kalmıyor, daha da kötüsü kendi potansiyelini kullanmayı reddediyordu.
Bu köşede daha önce de belirtmiştik:
Eğitimin hedefi çocukları yarıştırmak değil, kendi kapasitelerini geliştirmek için yol açmak olmalı demiştik. Yarışacaksa da bu yarış kendisiyle olmalı. Bu gerçekliğin farkındalığı ile çalışan meslektaşım kendine güvenmeyen ve var olan potansiyelini kullanmayan minik kız için çok üzülüyordu.
GÖZDE ÖGRENCI
Aileyle olan sıkı iletişiminden sonra ortaya çıkan tablo çok ilginçti: Çalışma gruplarında her seferinde kendi seviyesindekilerle yani akademik başarısı yüksek olan öğrencilerle birlikte olmaya şiddetle itiraz eden öğrencimizde bariz özgüven eksikliği ve büyük bir kaygı vardı. Grubun, sınıfın ya da okulun en iyisi olamama kaygısı, kabuğuna çekilmesine sebep oluyordu. Denemekten bile vazgeçmişti.
Çünkü bu minik kız ilkokulda öğretmenin gözdesiydi. Evet, yanlış okumadınız, gözde olduğu için kaygı düzeyi yüksekti.
Öyle ki dört yıl boyunca sınıf başkanı olmuş, her önemli günde sınıfı hatta okulu o temsil etmişti. Aile de mutluydu bu durumdan, çocuklarının özgüveni bu yolla daha da gelişiyor sanıyorlardı.
Bilmiyorlardı elbette, emeksiz kazanılanların sebep olacaklarını. Şimdi görüyor ve üzülüyorlar: Çabalamadan sınıfın en iyisi olarak görülmüş çocuklarının sırtına yüklenen yükü; onda oluşturduğu kaygıyı...
Potansiyelini kullanmayı reddeden evlatlarının kaybedebileceği geleceği. Şimdi biliyorlar doğru benlik algısının değerini.
PRENS VE PRENSESLER
Tabii ki geç değil, zararın neresinden dönülse kar. Ama aslolan eğitim sisteminin içinde hiç zarar görmemeleri. Bu konuda ise aile ve öğretmen eğitimi büyük önem arz etmekte. Çok sevdikleri öğrenci veya evlatlarına bu tarz ayrıcalıklarla zarar verebiliyorlar. Sınıfın geri kalanının çocuğa duyduğu olumsuz duygulardan bahsetmiyorum bile. Değerli anneler hepimiz günümüzde prens ve prensesler yetiştiriyoruz. Çoğunluğun prens ve prenses olduğu yerde emin olun bir alt tabaka sandıklarınız çok daha güçlü ve ayakta kalan olacaktır. Yani sizin kendi lehinize bozmaya çalıştığınız her eşitlik, istisnasız aleyhinize bozulacaktır. Öğretmenlerimizin ise, gösterilen her ayrıcalığın, bencillikten nefrete, özgüven eksikliğinden yanlış benlik algısına uzanan geniş bir yelpazede zarar vereceğini; daha da önemlisi insan ve çocuk hakları konusunda en iyi eğitimi rol model olarak verebileceğini unutmaması gerekir.
Ve tabii geleceğimiz çocuklarımız için en sağlıklısı kendi öz değerinin, akranlarının değeri ile aynı olduğu farkındalığıdır.
Bizler çocuklarımıza bunu öğretmekle mükellefiz,tıpkı büyüklerimizin özlem duyduğumuz çocukluğumuzda bizlere öğrettiği gibi. Hani her şeyin daha masum, temiz ve yaşanılır olduğu dönemlerdeki gibi... Çocuklarımızın sırtından en iyisi olmak zorundasın yükünü alalım ki, kanatlarını keşfedip rahatça uçabilsinler. Kimsenin beğenisine, takdirine ihtiyaç duymadan; hatta bağımlı olmadan. Sadece kendileri olarak, en mükemmel halleriyle yani.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.