Yıllar önce kızım, ana sınıfı öğrencisiyken yaz tatilinde kalabalık bir dost grubu ile Bozcaada'ya gitmiştik. Doğal yapısı ve daracık sokaklarının güzelliği büyülemişti çoğumuzu.
Kızım ise yorgunluktan bunalmış, hafiften huysuzluğa başlamıştı. Huysuzluğunun dozu arttıkça bahsettiğim güzellikleri görmemeye başladım. Eşim de beylerle koyu bir sohbete dalmıştı her zamanki gibi. Kızımı nasıl oyalayacağımı bilemiyordum.
Kızıma bir yandan kızıyor, diğer yandan grubun gerisinde kalmamaya çalışıyordum.
Bizimle birlikte gerilerden gelen iki kişi daha vardı. Bizlerden farkı ise gruba yetişmeye çalışmamalarıydı. Can abi ve kızı.
Babası kızına sıradan bir kır çiçeğini gösteriyordu. Daha doğrusu sıradanlığın içindeki mükemmelliği. Fark ettin mi canım diyordu, yüzlerce kere gördüğüm ama bu gözle bakmadığım çiğdem çiçeğinin taç yapraklarını gösterirken. 5 yaşındaki kızının ayrıntıları görmesini önemsiyordu. Birkaç dakika sonra cumbalı evlerin önünden geçerken de cumbalar arasındaki benzerlik ve farklılıkları soruyordu.
Aynı oyunu ben de kızımla oynamaya başladım. Artık çiçeklere, ağaçların dallarına, yapraklara bakıyor; benzetmeler yapıyor, bazen de hayranlıkla izliyorduk. Artık kızım da geziden keyif alıyor, fark ettikleri ile beni şaşırtıyordu. Keşfediyordu yani. Ben de tabi... Hele onun gözüyle yapılan keşiflere doyum olmuyordu... Fark etmek güzeldi...
Her yaşta. O gün farkındalığın, eğitimin en önemli kısmı olduğunu anladım. Bir anlamda ben de farkındalık kazandım yani.
DENEYİMLEMEK
Yine o gün öğrendim ki, biz anne babaların ve öğretmenlerin ilk yapması gereken çocuklarımızın deneyimlemelerine izin vermek hatta bu konuda tabir yerindeyse onları itelemek gerekiyordu. Ama bu onların kendi deneyimleri olmalıydı, bizimki değil. Anda ve kendi yorumları ile hayata bakabildikleri sürece hayatın içinde olabileceklerdi. Küçük farkındalıklarla bu yola çıkıp ilerlenebilirdi. Çünkü farkındalık öğrenilebilen bir beceriydi. Hele ki çocuklarda çok hızlı öğrenilebilen.
ŞİMDİNİN ÜRETKENLİĞİ
Bu beceri ile geçmişin ya da geleceğin kaygı veya pişmanlıkları ile yaşamaktansa; şimdinin üretkenliği arttırılabilir. Yine farkındalık ile hayatla temas kurulup, hatta tam göbeğinde yaşanabilir. Günümüz çocuklarının dikkatinin dağınıklığından, tablete bağımlılıklarından ya da umursamazlıklarından şikayetçi olan biz veliler; dikkatlerini yaşadıkları ana yoğunlaştırabilmeleri için ne yaptık? Dikkatlerini yöneltmeye layık hangi varlığı görmelerini sağladık, gösterdik?
Dikkat dağınıklığı sandığımız umursamazlıktı belki de... Çünkü umursanmaya değer bir dünya ile onları tanıştırmayı unuttuk.
Çok meşguldük çünkü... Kimimiz işiyle, kimimiz sosyal yaşamıyla ya da başka bir bahaneyle.
Halbuki çok basitti... Yapmamız gereken, yaratıcının mükemmelliğinin sadece küçük bir tezahürü olan muhteşemliği hissettirebilmekti çocuklarımıza. Kimi zaman bir yaprakta, kimi zaman da ekmeği yapan köylü kadının ellerinde... Yani her yerde.
Yaşamın içinde.
Yaptığımız her işte, attığımız her adımda...
Fark etmelerini sağlamak bu kadar basit aslında. Önceleri daha sık göstermemiz gerekecek ama sonraları kendileri bunu alışkanlık haline getirecekler... Görmekle kalmayıp, yeni güzellikler yaratacaklar...
Emin olun bu sayede onların dünyaları bizimkinden çok daha güzel olacak... Biz ise sadece uyum sağlayamadığımız için eleştireceğiz belki... Gizliden ya da açıktan kıskanabiliriz de... Ama her durumda göreceğiz ki, onların düşünme kabiliyeti de bizden çok ileride olacak. Ve bunların hepsi, küçük bir farkındalıkla başlayacak. Biz ebeveynlerin fark etmesi ve fark ettirmesi dileğiyle...