Vazgeçmek; Farsça'da geri anlamındaki baz ve Türkçe'de geçmek sözcüklerinin birleşiminden oluşuyor. Aslında geri gitmek demektir.
Günümüzdeki anlamı ise, hakkı olan bir şeyi artık istemez olmak, terk etmek. Bir nevi geri adım atmak yani.
Hayat iniş ve çıkışlarla dolu ve bazen bizi vazgeçmeye de zorluyor. Bizler olanda ve olmayanda hayır vardır düsturu ile kabule geçip, gerektiğinde isteklerimizi terk edebiliyorsak güçlüyüz.
Tutunup kalmanın hem kendimize hem de çevremizdekilere zararı çok büyük hiç kuşkusuz.
Hayatta mücadele edebilenlerin kazandığına dair yaygın bir inanışımız var. Elbette değerlerimiz ve inandıklarımız uğruna mücadele, insan olmanın en temel gereklerinden. Çocuklarımıza mücadele azmi kazandırmak da amaçlarımızdan.
Ancak bazen de vazgeçebilmek, gereksiz yüklerimizden kurtulmak anlamına gelmekte.
ÖZÜ DİNLEMEYİ UNUTUYORUZ
Tabii ki, inançlarımız ve değerlerimiz gibi vazgeçemeyeceklerimiz de var hayatımızda.
Bir de vazgeçemeyeceğimize kendimizi inandırdıklarımız: İşimiz, çevremiz, eşyalar, bazı kişiler, bazı durumlar, bağımlılıklarımız, alışkanlıklarımız hatta rutinlerimiz...
Özetle bize zarar verse de kendimizden ayrı düşünemediklerimiz.
Zamanımız ve enerjimiz çok kıymetli.
Hayat durmuyor... Eğer biz, tutunduklarımız yüzünden ilerleyemiyor ve bunları kendimizde yük olarak hissediyorsak, artık zarardayız demektir.
Zararın ise neresinden dönülse kar, malumunuz.
Hangi noktada zarardayız?
Bence kendimiz olamadığımız, dolayısı ile de özdeğerimizi yitirdiğimiz her yer, her alışkanlık, her kişi bize zarar veriyor. Ruhumuzun daraldığı yerler ve anlar yani. O daralma ile gelen mesajı anlamıyor, anlamak istemiyoruz korkularımız yüzünden. Aslında özümüz doğruyu biliyor, biz o özü dinlemeyi unutuyoruz sadece...
ENERJİNİZİ İSRAF ETMEYİN
Örneğin, arkadaşlıklarınız, dostluklarınız ya da işiniz sizi aşağıya mı çekiyor? Yani enerjinizi ve zamanınızı boşa harcadığınız duygusuna kapılıyor musunuz? Enerjiniz tükeniyor, hak ettiğiniz değeri göremiyor musunuz?
Tam da burası mücadele etmemeniz, vazgeçmeniz gereken nokta. Herkes sizin değerinizi göremeyebilir, görmek zorunda da değil.
Değerimizin bilinmediği ortamlarda enerjimizi harcamamalıyız. Kimseye değerimizi kanıtlamaya çalışmamalıyız.
Değerimizi kanıtlamaya çalışmak, öz değerimizi de düşürecek çünkü.
Özsaygı yoksa başkalarından saygı ve değer görmemiz zaten imkansız.
Yani enerjinizi değmeyecek durumlar ya da işler için harcamayın. İsraf etmeyin bir başka deyişle. O enerji en başta kendiniz olmak üzere gerçekten hakkeden kişiler ve işler için gerekli.
Öyleyse kendimize sormalıyız:
Etkileşimde bulunduğumuz kişiler bizi yükseltiyor mu, düşürüyor mu?
'ÖZGÜNLÜK KAZANACAĞIZ'
Unutmamalıyız ki, başkaları için kendimizden vazgeçmemeliyiz. Sadece kendimiz olabildiğimiz sürece başkalarına da faydalı olabiliriz.
Hayat bir yolculuk ve bu yolculuğun tadını çıkarmalı. Hedefe ulaşmaktan çok yolculuktan keyif almalı. Kabulde olmalı, çünkü bu bizi güçlü kılacak.
Vazgeçebilmenin verdiği gücü de göz ardı etmemeliyiz. Bize iyi gelmiyor, tüketiyor, mücadele sonuç vermiyorsa o yükü bırakmalıyız bir an önce.
Harcadığımız enerjiye değmediğini gördüğümüzde kendimizden verdiklerimizi anlayacağız. Bırakmaya izin verdiğimizde ise gücümüzü, özgürlüğümüzü ve özgünlüğümüzü kazanacağız.
Öyleyse başta bağımlılıklarımız olmak üzere, tüm zararlı yüklerimizden vakit geçirmeden kurtulalım. Sonrasında ise değer verdiğimiz, değer gördüğümüz, kabulde olduğumuz, özümüzdeki cevheri bildiğimiz bir dünyanın varlığını görüp şükürde kalalım.