Derdi turistler değil sanki!
Paylaşımda şöyle diyor kendisi... "Yıllar önce İtalyan bir arkadaşım yaşadığı şehir Roma'daki turist sayısından şikayet ediyordu.
Evimizin önü, sokaklar turist dolu, şehrimizi onlar işgal etti, bize yer kalmadı diyordu... Ben de içimden şımarıklık, turist velinimet ne güzel işte döviz bırakıyor demiştim. Şimdi İstanbulumuz aynı durumda... Nişantaşı, Bebek, sokaklar, kafeler, Türkçe konuşan yok gibi... Simsiyah kıyafetlilerle kaplı."
BANA DOKUNMASIN!
Şimdi benim anlayamadığım Arzu hanımın şikayetçi olduğu konu turistler mi yoksa sadece 'siyah kıyafetli' dediği Arap turistler mi? Irkçılık kokan bu paylaşımın alt okumasında çok farklı mesajlar gizli. Birincisi ve en ön plana çıkanı ırkçı söylemi, ikincisi bu turistlerin Bebek, Nişantaşı gibi kendi sularında dolaşması...
Yani bana dokunmayan yılan bin yaşasıncılık... Onların gezdiği bölgelere dokunulmadığı sürece sorun yok.
AZ BİLE GELİYORLAR
Pek çok insanın geçimini sağladığı bacasız endüstri, yani turizme yıllardır yüklü bütçeli yatırımlar yapıldı. Bunun sonucunda artık binlerce yıllık tarihiyle İstanbul dünyanın her yerinden turisti ağırlıyor.
Tüm dünyanın gözdesi İstanbul'a gelen turist sayısı az bile. Evet İtalya'da çok fazla turist var. Doğru, onlar bu konudan çok şikayetçiydi! Ama pandemi zamanında boşalan sokakların ekonomilerini ne kadar kötü etkilediğini hepimiz gibi onlar da gördü. Hala turiste karşı mıdırlar bilmiyorum.
Fakat bu paylaşımdan anladığım kadarıyla zaten Arzu hanımın derdi turist değil, sanırım turistlerin ırkı. Mültecilerin sorunlarını görünür kılmayı amaçladıklarını söyleyerek "Mülteci Kadınlar" konulu kısa film yarışması düzenleyen Sabancı Vakfı'nın bir üyesi olarak Arzu hanıma bu tutumu hiç yakıştıramadım.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.