10 Ocak yani dün Çalışan Gazeteciler Günü'ydü.
Niçin çalışan? Çünkü 4 Ocak 1961'de kabul edilen ve basın çalışanlarına bazı haklar ve yasal güvence sağlayan 212 sayılı Fikir İşçileri Kanunu'nun Resmî gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdiği gündür 10 Ocak. Bu düzenleme ile gazeteciler "fikir işçisi" olarak tanımlanmıştı.
Kanun, iş sözleşmelerinin yazılı olarak yapılması, sözleşmelere işin türü ve ücret miktarının yazılması gibi gazetecilerin sosyal ve yasal haklarını belirleyen hükümleri içeriyordu. Bu yüzden bir kutlama günü oldu meslek grubumuz için.
MUTFAKTA DA İŞLER ZOR
18 yıldır bu meslekteyim.
Genellikle yazı işlerinde görev aldım. Hep işin mutfağında oldum. Sahaya sadece özel haberler için çıktım. Alanım ise life style (yaşam- kültür-sanat) idi. Yani cinayet peşinde koşmadım, toplumsal gösterilere katılmadım, bakan takip etmedim, selde, karda çalışmadım.
Deprem, sel, yangın gibi afetlerde olay yerine gitmedim.
Savaş muhabirliği yapmadım.
Kelle koltukta hiç çalışmadım.
Ama mutfaktaki sorumluluk bambaşka. Olayları herkesin anlayabileceği şekle getirmek, yanlış anlaşılmasını engellemek, bakış açısı kazandırmak, gelen haberi değerlendirmek, doğru fotoğrafı doğru yerde doğru zamanda kullanmak, haber gelmiyorsa yaratıcı fikirler sunmak yazı işlerinin sorumluluğunda. Dolayısıyla sahada çalışmak ile yazı işlerindeki sorumluluklardan birini seç desen ben aslında sahada olmayı tercih ederim.
YIPRANMA PAYI NEREDE?
Gazeteyi ziyarete gelenler yazı işlerinde şöyle bir tablo görüyorlar... Herkesin önünde bir bilgisayar, oturduğu yerden çayını yudumlarken bir şeyler yazıyor. Ortam sıcak, çayın masana geliyor.
Oh ne ala memleket...
Peki yıpranma payı bunun neresinde?
İşte o yıpranma payının nerede olduğunu sadece yakınların görebiliyor? Gece rüyanda bile ertesi gün neyi manşet yapsam diye sayıkladığını sadece eşin, hiç bir veli toplantısına hiçbir gösterisine katılamadığını sadece çocukların, bayramda sadece bir saatlik kahvaltı için vaktin olduğunu sadece annen baban, seyahatlerden dönüşte uçaktan gece kaçta inersen in ertesi gün yetişmesi gereken işlerin olduğu için gazeteye gittiğini en yakın arkadaşın biliyor. Pandemide herkes kendini eve kapatmışken bomboş sokaklarda işe geldiğini sadece müdürün biliyor.
Yazılı basın bitti diyenlere bir sözüm olacak yazılı basın bitmez, sadece form değiştirir.
Ama gazetecilik asla bitmez...