Dün, "Bunlar hep sıcaktan" başlıklı bir yazı yazmıştım. Bu yazıma da çıkış noktası olarak Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Şevket Özkaya'nın sıcak ve yüksek nemin şiddet, cinnet olaylarındaki artışa etkisine vurgu yaptığı yazısından esinlenerek giriş yapmıştım. Sayın hocam sağolsun yazımı okumuş ve bana makalenin bilimsel kaynaklarını iletmek suretiyle haklı bir sitemde bulundu. Yazıyı tekrar okuyunca bu sitemin nedenini anladım. Çünkü benim niyetim asla hocamın tezini çürütmek değildi. Yazımın geçiş noktasında ona hak verdiğimi söylemeyi es geçmişim.
ŞÜPHE DE ÇARE DE YOK
Aslında hava durumunun insanı psikolojik olarak da etkilediğini bizzat Temmuz ayında Antalya tatili planladığım dönemde deneyimlemiştim. Ailece gittiğimiz tatilde burnumuzu kapıdan çıkaramadığımız gibi sudan sebeplerle tartışmıştık. Ancak son zamanlarda artan şiddet olayları, savaşlar, soykırımlar sıcak havayla açıklanamayacak kadar kan dondurucu. Bilimsel verilerin doğru olması konusunda hiçbir şüphem olmadığı kadar insanoğlunun isteyince ne kadar kötü olabileceği konusunda da şüphem yok. Ve bu kötülüğe bulunacak bir çare de maalesef yok. Burada bir parantez daha açmak isterim. İyilik de kötülük de insana özgü bir özellik... İnsan haricindeki diğer canlıların tek amacı yaşamak ve soyunu devam ettirmektir. Her davranışı bu iki amaç doğrultusunda içgüdüsel olarak yaparlar. Empati, iyilik, hainlik, düşmanlık, kötülük gibi kavramlar sadece ve sadece insan içindir. Bu yüzden de insandan daha kötüsü de iyisi de yoktur.