Gelişmiş ülkeler 2008 küresel krizinden gelişmekte olan ülkelere nazaran daha geç çıkmışlar, toparlanmaları daha uzun süre almıştı. ABD Merkez Bankası toparlanmanın hemen ardından ekonomik faaliyet hızlarına bağlı olarak enflasyonun düşük seviyesini biraz da göz ardı ederek faiz artırım sürecine başlamıştı. Neyse ki başta Avrupa Merkez Bankası olmak üzere diğer gelişmiş ülke merkez bankaları aceleci olmadılar sadece likidite enjeksiyonuna son vermekle yetindiler.
Ancak olağan toplantıları sonrasında ileriye yönelik verdikleri mesajlar zaman zaman şahin tonlara çıkmıştı.
FED'in uyguladığı faiz oranları tam hisse senedi endeks grafiğini andırıyor inişli çıkışlı. 1984'de federal fonlama oranı yüzde 11,20 seviyesindeymiş. 2 yıl içinde hızlı faiz düşüşleri ile yüzde 5,88'e kadar çekmiş. Sonraki 3 yılda tersi aksiyona geçip oranı yüzde 9,81' yükseltmiş. Yeniden iniş süreci başlamış 1989'da. 1992 yılında yüzde 3'e düşürdükten sonra 2001'de yüzde 6'ya bir kez daha çıkarmış. Ne var bunda demeyin çünkü artış oranı yüzde 100. 2001 ile 2003 aralığında yüzde 1'e geriliyor fonlama oranı. Küresel krize kadar 5,25'e geldikten sonra malum yüzde 0,25'lerde yatay seyre tanık olmuştuk.
FED BAŞARDI!
Farkındayım rakamlarla sizleri biraz bunalttım. Bir cümle ile her çıkışın ardından bir iniş, her inişin ardında da bir yükseliş gelmiş tespiti yapabilirdim.
Ama resmi net görmenizin daha etkili olacağını düşündüm. ABD büyüme hızını yüzde 3'lerin biraz üzerine çıkarmayı başardı FED'in genişleyici para politikaları sayesinde. Üç büyük parasal genişleme programı (QE) uyguladı ardı ardına. Bunların sonunda bilançosunu 800 milyar dolardan 4 trilyon dolar sınırına kadar yükseltmiş oldu. Tabi FED'in bu cömert politikalarından gelişmekte olan ülkeler de nasiplendiler, onlar da büyüme hızlarını ivmelendirdiler. Aynı şekilde ABD'nin istihdam verileri de iyileşme trendine girdi. Hatta yüzde 3,6'ya kadar düşürmeyi başardı. Her ne kadar yaratılan istihdamın ekonomiye pozitif yansıması sınırlı kalsa da başlarda belirlediği yüzde 6,5 sınırının hayli altında kaldı. Buraya kadar her şey gayet iyi görünüyor. Ancak enflasyon oranının düşük seviyelerde kalmasının tamamen geçici nedenlere bağlı olduğu, bu oranın da orta vadede kendi hedefleriyle uyumlu patikaya gireceği tespiti yaparak faiz artırım sürecine başladı FED.
YARIN NE OLUR?
Geçen hafta istihdam ile ilgili öncü göstergeler pek parlak gelmedi. Büyüme hızı da ne yazık ki momentum kaybediyor.
İşte bu yüzden FED yeniden faiz indirim sürecine başlayabilir. Zaten bu olasılık piyasa aktörleri tarafından fiyatlanmaya başladı. Amerikan vadeli kontratları fiyatlamasına göre yılsonuna kadar iki kez 25 baz puanlık indirim olacak.
Bunu gören diğer gelişmiş ülke merkez bankaları da ılımlı tona hızlı bir şekilde geçmeye başladılar. Avrupa Merkez Bankası politika faiz oranını yüzde 0 ve mevduat faiz oranını negatif yüzde 0,40'da tuttu ve güvercin diyebileceğimiz mesajlar verdi. Aynı şekilde Japonya ve Çin merkez bankaları da mevcut seviyeleri koruyacakları gibi genişleyici politikalara başvurabileceklerinin sinyallerini verdiler.
Peki, Merkez Bankası yarın ne yapar?
Enflasyon oranı geçen senenin bu aylarında çok yüksek seyrettiğinden baz etkisi devreye girecek ve enflasyon birkaç ay gerileyecek. Tüm bu olumlu gelişmelere rağmen büyük olasılıkla bu toplantıyı pas geçecektir ki doğru yapacaktır. Geriye kalıyor dört toplantı. İşte bu toplantılarda masasına indirim dosyasını da koyabilir.