Küresel piyasalarda panik havası etkili
Küresel piyasalar tam anlamıyla şoka girmiş durumda. Kimse ne yapacağını bilmiyor. Korona virüs belirsizliği ortadan kalkmadan piyasaların sakinleşmeye pek niyeti de görünmüyor. Eğer belirsizlik süreci uzarsa ne yazık ki piyasaların vereceği tepkiler de rasyonaliteden o kadar uzak olacak, düzeltme hareketleri o kadar gecikecek.
İkiz kulelerin vurulduğu 2001 ve küresel krizin yaşandığı 2008 yılından bu yana ilk kez bu denli panik havası hakim piyasalar üzerinde. Bu haftaya ABD piyasaları yüzde 8'in üzerinde kayıplarla başladılar. Amerika Merkez Bankası FED yine 2008'den bu yana ilk kez olağanüstü toplandı ve Federal Fonlama Oranını 50 baz puan aşağı çekerek yüzde 1,25-1,50 bandına çekti.
Aynı zamanda repo ihalelerini 20 milyar dolardan 45 milyar dolara yükseltti.
Önümüzdeki hafta olağan toplantısı var FED'in. Bir faiz indirimine daha tanık olabiliriz.
Belki küresel krizden sonra uzun süre uyguladığı yüzde 0-0,25 aralığına yeniden çekecek yılsonuna kadar. Tabi kademeli olarak... Bir de daha önce 3 kez başvurduğu miktarsal gevşeme (QE) politikasını bir kez daha devreye sokacak. Tüm bu para politikaları ile bir taraftan doları ucuzlatacak diğer taraftan dolar likiditesini artıracak.
Böylece büyüme hızına momentum kazandırmaya ve yapılandırmalar ile borçların çevrilmesine gayret edecek.
Peki, bu önlemler ne kadar etkili oluyor ya da olacak?
HAREKET ALANI DARALDI
Fazla lafı eveleyip gevelemeyelim;
Bir hastaya ağrı kesici vermenin ötesine geçmeyecek. Sadece çöpler halının altına süpürülecek daha önce denendiği gibi. Şu gerçek kabul edilmeli artık para politikaları gevşetilerek yaratılan talep çılgınlığı ve yatırıma yöneltme gayretleri zaman kazandırmanın ötesine geçemiyor. Sonuçta yapay şekilde pompalanan refahı ekonomi geri alıyor. Alım güçlerinin gerilemesi, işsizlik oranlarının yükselmesi o köpüğü balon gibi söndürüyor. Küresel ekonominin derdi tamamen yapısal...
Belki de ilk kez küresel ekonomi hem talep hem de arz şokuna maruz kalmış durumda. Çin ve Güney Kore'nin tedarik zincirinin baş aktörleri olması arz şoku yaratırken hanehalkının tüketim iştahlarının tamamen gitmiş olması talep şokuna neden oluyor. Küresel ekonomi bu sürece çok ters bir şekilde yakalandı. Birincisi merkez bankaları faiz oranlarını bir süredir düşük seviyelerde tuttukları için para politikaları için sahip oldukları hareket alanı neredeyse yok gibi. Avrupa Merkez Bankası'nın politika faiz oranı sıfır... İsviçre ve Japonya'nın negatifte... Diğerlerinin ise yüzde 1 ya da altında faiz oranları... İkincisi de şu; maliye politika seti içinde hareket alanları daralmış durumda. Çünkü birçok ülkenin kamu açıkları bir süredir zirvede...
REEL SEKTÖRE SIÇRAMAMALI
Her şeye rağmen maliye politikalarına ağırlık verilmesi hayati önem taşıyor.
Küresel piyasalarda başlayan paniğin reel sektöre sıçraması olasılığına karşın firmaların ödeme konusunda rahatlatılmalarını sağlayacak vergi ve diğer önlemlerin uygulanması gerekiyor. Özellikle hızlı zarar görecek KOBİ ölçekli firmaların ön planda tutulması çok önemli. Gelişmiş ülke merkez bankalarının senkronize önlemler almaları da bir nebze paniğin azalmasına neden olabilir.
Diğer merkez bankaları da ekonomilerinin iç dinamiklerine göre eşlik edebilirler.
Görünen o ki koronavirüsün asıl tahribatı küresel ekonomiye olacak. Uzmanlar Mayıs gibi salgının biteceğini öngörüyorlar. Bu durumda belirsizlik azalacak ve bu derdin ekonomiye çıkardığı faturanın büyüklüğü ortaya çıkacak. Umarız Mayısa kalmaz.
Piyasalar belli oranda düzeltme hareketleri yaparlar. Bu yüzden lütfen panik ile yatırım kararı vermemeye çalışın. Önümüzdeki hafta hem FED'in hem de Merkez Bankası'nın Mart toplantıları olacak. İlk yazımda olası kararlarını ele alacağım.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.