Faiz indirim olasılığı yine yüksek
İki gün sonra Para Politikası Kurulu'nun olağan toplantısı var. 2 Temmuz tarihinde yayınlayacağı tutanaklardan detayları öğreneceğiz. Ama şunu net bir şekilde öngörebiliyoruz; Kurul politika faiz oranını 25, büyük olasılıkla da 50 baz puan aşağı çekecek. 25 baz puan olasılığını az da olsa göz önünde bulundurmamın nedeni aslında Merkez Bankası'nın faiz indirimi için marjının çok azılmış olduğu daha doğrusu kalmadığı gerçeği.
Şuan Merkez Bankası 7 gün vadeli repo yoluyla ki buna politika faiz oranı diyoruz, bankaları fonlarken negatif reel faiz uyguluyor. Mayıs toplantısında politika faiz oranını yüzde 8.75'den yüzde 8.25'e çekmişti. Enflasyon oranı ise yüzde 11.39 seviyesinde idi Mayıs ayı itibarı ile. Merkez Bankası'nın dikkate aldığı Özel Kapsamlı TÜFE ile ölçümlenen çekirdek enflasyon da yüzde 11.21 idi. Yaklaşık 3 puana yakın negatif bir faiz söz konusu şu anda.
Ancak Merkez Bankası'nın 2001 krizinden bu yana uyguladığı enflasyon hedeflemesi rejimine göre enflasyonun mevcut düzeyinden öte enflasyonu etkileyecek faktörlerin izleyeceği olası patika üzerinden yapılan senaryolara göre politika faiz oranı belirlenebiliyor.
Yalın bir ifadeyle şunu kastediyorum;
Merkez Bankası önümüzdeki aylarda enflasyon oranında gerileme beklediği için faizleri aşağı çekme kararı veriyor.
Dolayısıyla 25 Haziran tarihinde enflasyonun mevcut seviyesini göz ardı ederek tamamen enflasyonun ileri de düşeceği varsayımı üzerinden giderek olmayan marja rağmen politika faiz oranını 50 baz puan indirecek.
KAYNAK AKTARIM MALİYETİ
Neden olmayan? Çünkü geçen yılın Temmuz ayından bu yana enflasyonun açtığı marjı fazlası ile doldurmuştu.
Enflasyonun yanı sıra başta FED olmak üzere gelişmiş ülke merkez bankalarının para politikalarını tamamen gevşetmeleri ve faizleri sıfırlara kadar çekmeleri de ayrıca marj açmıştı ki bunu da doldurdu.
Peki, buna rağmen neden faizleri indiriyor?
Yanıt açık ve net...
Kaynak aktarım maliyetini aşağı çekerek kredi hacmini artırmayı ve nihayetinde iç talebi canlandırmak kaydıyla büyüme hızının momentumunu yükseltmeyi hedefliyor.
Aynı zamanda pandemi nedeniyle firmaların nakit akışlarının bozulması hanehalkının gelirlerinin yetersizleşmesi de kredi taleplerine yukarı yönlü etki yapıyor.
ZORUNLU KARŞILIKLARDA REVİZYON
Merkez Bankası'nın kredi kanallarını genişletme niyetini para politikasının ikincil araçlarından zorunlu karşılık uygulamasında yaptığı revizyonlardan da okuyabiliyoruz.
Daha önce yıllık kredi hacmini yüzde 15 ve üzeri genişleten bankalara mükafat olarak zorunlu karşılıkları daha düşük oranlarda uyguluyordu. Yani bir yerde bankaları daha fazla kredi vermelerini teşvik ediyordu. Örneğin 3 aya kadar açılan TL mevduatlarından yüzde 7 yerine yüzde 2 alıyordu. Son değişiklik ile bankalara esneklik sağlayarak, yine amaç aynı fazla kredi vermeleri, tüm kredi taleplerinin karşılanması için uygun zemin oluşturdu.
Yıllık reel kredi büyüme oranı yüzde 15'in üzerinde olan bankaların zorunlu karşılık teşviklerinden faydalanabilmeleri için sağlamaları gereken uyarlanmış reel kredi büyüme oranının yüzde 15'ten küçük olma koşulunu, yılsonuna kadar geçici bir süre için uygulamasını durdurdu. Öyle zor bir süreçten geçiyor ki küresel ekonomi ve merkez bankaları, para politika uygulamalarında her alanı sonuna kadar değerlendirmeye çalışıyorlar. Ülkeler biraz içlerine kapandıkları için dış talep tarafından büyümeye gelecek katkılar sınırlı olacak.
Bu yüzden iç talebi canlandırmak şimdilik tek seçenek gibi görünüyor. Borçluluk oranlarının ve cari açığın artması gibi maliyeti her ne kadar yüksek olsa da...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.