Para Politikası Kurulu dün olağan toplantısını yaptı. Bazı toplantılarda hangi kararların çıkacağı pek merak edilmez ve büyük oranda tahminde edilebilir. Ancak ekonomik dalgalanmaların yoğunlaştığı döneme denk gelen toplantılardan çıkacak kararlar belli oranda tahmin edilse de bir umutla beklentiler paralelinde çıkması umut edilir. İşte Ağustos toplantısı da bunlardan bir tanesiydi. Çünkü yaklaşık iki haftadır piyasalardaki oynaklıklar artmış, ekonomi gelişmekte olan ülkelere nazaran negatif ayrışmıştı. Faizin artırılmayacağını öngörmüştük.
Politika faiz oranını sabit tutmayı tercih etti Kurul. Nedenlerini de şöyle sıraladı.
İktisadi faaliyette kademeli normalleşme adımlarıyla birlikte Mayıs ayında başlayan toparlanma güç kazanıyor. Salgın hastalığa bağlı gelişmelerin Türkiye ekonomisi üzerindeki olumsuz etkilerinin sınırlandırılması amacıyla yakın dönemde uygulamaya konulan parasal ve mali tedbirler, ekonominin üretim potansiyelini destekleyerek finansal istikrara ve iktisadi faaliyetteki toparlanma sürecine katkı yapıyor.
HAKLI OLARAK SAVUNUYOR
Salgına bağlı birim maliyet artışlarına ilave olarak döviz kuru ve kredilerde yaşanan gelişmeler talep yönlü dezenflasyonist etkileri sınırlıyor ve çekirdek enflasyon göstergelerinin eğilimlerinde yükseliş gözleniyor. Salgın döneminde alınan önlemlerle kısa vadede etkili olan arz yönlü unsurların, normalleşme sürecinin devamıyla kademeli olarak ortadan kalkacağı tahmin ediliyor. Salgın dönemine özgü finansal düzenlemelerin kademeli olarak normalleştirilmesi ve son dönemde likidite yönetimi kapsamında atılan sıkılaştırma adımları, makro finansal istikrarı destekliyor. Salgının ilerleyişine bağlı olarak iç ve dış talep koşullarının seyrine dair belirsizlikler devam ediyor. Detayları ve durum tespitlerini bir kenara bırakırsak Kurul parasal sıkılaştırmanın gerekli olduğunu haklı olarak savunuyor. Peki, buna rağmen neden politika faiz oranını artırmadı, yüzde 8,25 seviyesinde tuttu? İnanın yanıtı ben de veremiyorum. Sadece şu söylenebilir.
Doğrudan artırıma gitmese dahi dolaylı olarak "ağırlıklı ortalama fonlama oranını" yükseltiyor. Birkaç haftadır bankaları yüzde 8,25 politika faiz oranından fonlamıyor, geleneksel yöntemli repo ihaleleri düzenleyerek TL'nin maliyetini faiz koridorunun üst bandına doğru çıkarıyor.
AŞIRI GENİŞLEMEYİ ENGELLİYOR
Zaten amaç TL'nin maliyetini artırarak yani TL faiz oranlarını yükselterek TL'nin reel getirisini pozitif seviyeye çıkarmak ve sonuçta paranın döviz ve altına kaymasını engellemek değil mi? Aynı zamanda kredi hacmindeki aşırı genişlemeyi de hafif frenliyor parasal sıkılaştırma.
Dolayısıyla örtülü faiz artırımı ile amaçlarına ulaşıyor diyebilir miyiz? Benzetme yapmak gerekirse Merkez Bankası sağ kulağını sağ eli yerine sol eliyle gösteriyor. Nasılsa kulağını gösteriyor fark etmez diyemeyiz.
Çünkü ekonomi aktörlerinin güvene ihtiyaçları var. Güven açığı olduğunda belirsizlikler de beraberinde geliyor. Bankaları düşünün; örtülü artırım olduğu için yani hangi sürede ne kadar daha artacak, sonra ne zaman aşağı gelecek TL maliyeti göstergesi ağırlıklı ortalama fonlama oranı bilinmediği için kredi vereceği faiz oranını da sağlıklı belirleyemeyecek. Diğer bir ekonomi aktörü ithalatçılar ve ihracatçılar da aynı belirsizliğe maruz kalacaklarından kur risklerini sağlıklı yönetemeyecekler. Sözün özü Merkez Bankası'ndan beklenen rasyonel kararlarla güven inşa etmek ve bu bağlamda beklentileri daha etkin yönetmek idi.
Çok da kolay aslında... Sadece sağ kulağını sağ eliyle gösterecek, hepsi bu...