Piyasa dengeleri değişecek
Merkez Bankası Başkanı'nın değişmesi ve yeni Başkan Ağbal'ın verdiği sinyaller piyasalar açısından oldukça önemliydi. Ağbal'ın yaptığı açıklama adeta bunun sadece bir başkanlık değişimi olmadığının, aynı zamanda politika değişikliğinin de olacağının işareti idi. Zaten piyasa aktörlerinin beklediği mesaj da buydu.
"Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası olarak temel amacımız fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmektir. Fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda tüm politika araçları kararlılıkla kullanılacaktır. Para politikasında, şeffaflık, hesap verebilirlik ve öngörülebilirlik ilkeleri çerçevesinde iletişim güçlendirilecektir." İki paragraftan oluşan açıklama metninin birinci ama can alıcı olanı yeterli kaldı piyasalar için.
Yani Merkez Bankası tüm araçlarını kararlılıkla ve şeffaf bir şekilde kullanacak.
Buna tabii ki 'politika faiz oranı da dahil'.
Dikkat ederseniz piyasalar Başkan Ağbal'ın açıklamalarına güvendi ve önümüzdeki hafta yapılacak olan Para Politikası Kurulu toplantısı öncesinde 'bir kredi' açtı. İşte Merkez Bankası'nın geçici bu krediyi iyi kullanması gerekiyor. Tam bu noktada küçük bir parantez açalım.
Merkez Bankası'nın bağımsızlığının sınırları var, diğer merkez bankalarında olduğu gibi. İktisat yazınında sınırlar şöyle belirlenmiş; merkez bankaları ile siyasi otorite politika hedeflerini beraber belirliyorlar ve sonrasında belirlenen hedeflere ulaşmada merkez bankaları bağımsız bir şekilde araçları seçiyorlar ve kullanıyorlar.
KASIM TOPLANTISI ÖNEMLİ
Konumuza geri dönelim. Para Politikası Kurulu çok büyük olasılıkla 19 Kasım toplantısında 'politika faiz oranı'nı yükseltecek.
Bugüne kadar tercih edilen dolaylı faiz artırımı yöntemi biraz kafaları karıştırıyordu.
7 gün vadeli repo anlamına gelen politika faiz oranını doğrudan artırmak yerine 150 puan üstü olan gecelik faizi, BIST repo piyasasını, 450 baz puan üstünde olan 'Geç Likidite Penceresi'ni ve geleneksel ihale yöntemlerini kullanarak dolaylı yolla fonlama maliyetini yükseltmeyi tercih ediyordu.
Temel sorun şuydu; 'bugün yüzde 14 civarında olan ağırlıklı ortalama fonlama maliyeti yarın yüzde kaç olacak' belirsizliği piyasa aktörlerinin kafasını karıştırıyordu.
Belirsizliğin kalkmasının yanı sıra Merkez Bankası doğrudan faiz artırımı sayesinde dolarizasyonun da önüne geçebilecek.
Merkez Bankası'nın rasyonel politikalara dönüşü piyasa dengelerini yeniden değiştirecek.
Belirsizlik tasarrufların genellikle dövize ve altına gitmesine neden oluyordu.
Bu yıl ithal edilen altın son 30 yılın rekoru idi. Aslında altın çıkarıldığında cari açığı bırakın cari fazlaya sahip oluyoruz.
ŞİRKET DEĞERLERİ YÜKSELECEK
Öncelikle dolardan ve altından TL'ye dönüş borsaya yarayacak. Son haftalarda kurların yükselmesi ile borsa şirketlerinin piyasa değerleri dolar bazında inanılmaz gerilemişti. Milli değerler neredeyse birkaç milyar dolara kadar gelmişti. Kurların düşmesi ve TL bazında piyasa değerlerinin yükselmesi şirketlerin finansal açıdan toparlanmalarını sağlayacak, daha da önemlisi öz kaynak yaratmalarının önünü açacak.
İkincisi ise risk priminin belirsizliklerin azalması ve güvenin sağlanması ile yurtdışından hem kamunun hem de özel sektörün daha düşük maliyetle yabancı kaynaklara erişecek olması. Malum risk göstergesi CDS belirsizliklere bağlı olarak yükseliyor ve o ölçüde dolar faizlerini yükseltmek durumunda kalıyorduk.
Sayın Cumhurbaşkanı'nın Merkez Bankası bağımsızlığına vurgu yaparak 'önümüzdeki dönemde ekonomi politikalarında güven ve kredibilite kazanımına daha fazla odaklanacak ve ülke risk primini düşüreceğiz' açıklaması da yukarıda özetlediğimiz unsurları destekleyici nitelikte idi.
Umarız bu değişim sonucunda belirsizliklerin azaldığı, güvenin inşa edildiği bir piyasa iklimine tanık oluruz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.