Merkez Bankası'nın Kasım toplantısında aldığı kararlar ve Başkan Naci Ağbal'ın ileriye yönelik verdiği mesajlar piyasaların tansiyonunu biraz düşürmüştü.
Aynı şekilde Bakan Lütfi Elvan'ın özellikle yabancı sermayenin önemsediği alanlarda reform adımlarının yakın zamanda atılacağı öngörüleri de etkili olmuştu.
Merkez Bankası'nın reel pozitif faiz politikası gerçekten piyasaların normalleşmesi için hayati önem taşıyordu.
Çünkü yerleşikler TL yerine döviz ve altına yöneliyorlar bu yüzden hisse senetlerine yeterli talep olmuyordu.
BIST 100 1.200'ler seviyesine geldikten sonra tıkanmıştı. TL'nin değer kaybı doğal olarak yabancı sermayenin de iştahını kapatıyordu. Dolarını bugün TL'ye çevirip hisse senedi alan bir yabancı yatırımcının hisse senedinden elde ettiği getiri ertesi gün kur artışı nedeniyle nötrleşiyordu.
HİSSE SENEDİ TERCİHİ
Merkez Bankası'nın faiz artışı sonrası kurların sakinleşmesi ile yabancı sermaye girişleri de başladı. Kasım başında yurtdışı yerleşiklerin hisse senedi portföy büyüklüğü 19,2 milyar dolar iken 27 Kasımda 24,9 milyar dolara yükseldi. Tahvil tarafında da benzer gelişme var. Yabancıların tahvil portföyleri aynı sürede 5,2 milyar dolardan 6,1 milyar dolara çıkmış.
Dikkat çeken şu detaya da değinelim; yabancılar Hazine'nin ihraç ettiği devlet iç borçlanma senetlerinden öte özel kesimin çıkardığı tahvilleri tercih etmişler. Nedeni açık; getirilerinin daha yüksek olması...
Her fırsatta şu gerçeğin altını çizmeye çalışıyorum. Öylesine fazla küresel likidite var ki nereye gideceğini şaşırmış durumda. Pandeminin başlarında belirsizlikler fazla olduğundan küresel likidite önce altına gitti.
Pandeminin şaşkınlığı atıldıktan sonra yatırımcılar risk seviyesini yükselttiler ve pandemi ile öne çıkan sektör hisse senetleri başta olmak üzere gelişmiş ülke borsalarına yöneldiler. Her iki alanda doyma noktasına geldiği için şimdi gündemlerinde gelişmekte olan ülke hisse senetleri ve tahvillerine daha fazla yatırım var. Zaten ekonomik riskleri iyi yöneten ve görece istikrarlı piyasalara sahip bazı gelişmekte olan ülkeler bir süredir paylarını alıyorlar. Türkiye ise geçen ay potaya girebildi. Riskler azaldıkça yabancı sermaye girişleri artacak.
EYLEME GEÇMELİDİR
Aslında elektrik devresi gibi risk algısının düzeyi ile yabancı sermaye girişleri. Birbirlerini besliyorlar. Risk göstergesi CDS geriledikçe yabancı sermayenin iştahı artıyor, yabancı sermaye girişleri arttıkça CDS geriliyor.
CDS geriledikçe Türkiye'nin yabancı para birimi cinsinden borçlanmasının maliyeti de aşağı geliyor.
Yani hem özel kesim hem de kamu kesimi mevcut döviz borçlarını daha düşük faiz oranı ile çevirebiliyorlar.
Yabancı sermaye girişi olmadığı Kasım başında CDS 558 puanlardaymış.
Kasım ayı içinde 5 milyar dolar sıcak paranın pozisyonlarını artırdığı dönemde CDS 354 seviyesine kadar gerilemiş. Bu süreçte 5 yıllık dolar cinsi eurobondların faiz oranları yüzde 8,51'den yüzde 7,75'e inmiş. Dolar cinsi borçlanmanın maliyeti yaklaşık yüzde 10 azalmış.
Özetlemek gerekirse...
Döviz cinsinden çok gerilemiş olan borsa şirketlerinin piyasa değerlerinin yeniden makul seviyelere gerilemesi, döviz cinsi tahvillerin faiz oranlarının düşmesi ve kurların tansiyonun normalize olması için yabancı sermaye girişleri çok önemli. Bunu sağlamanın yolu da Merkez Bankası'nın faiz artırımı dahil diğer araçlarıyla rasyonel politikaları sürdürmesi ve reform söylemlerinin hızlı bir şekilde eyleme geçmesi gerekiyor.