Merkez Bankası sıkı duruşunu 2021’de koruyacak
Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal geçtiğimiz gün gelecek yılın para ve kur politikasını duyurdu. Döviz kısmında fazla bir beklentimiz yoktu ama para politikası ile ilgili mesaj ve aksiyon planını önemsiyorduk. Çünkü yeni başkan ile rasyonel hatta Ağbal'ın deyimi ile basiretli politikalara dönüş geçici miydi? Yoksa yine kararlılıkla 2021'de de yürütülecek miydi sorularının yanıtları piyasalar için ayrı bir önem taşıyordu. Başkan Ağbal'ın sunumundan piyasa aktörlerinin pozitif yönlü beklentilerinin bir yerde karşılandığını söyleyebiliriz. Kasım toplantısında iki hedefe ulaşmış olan Merkez Bankası gelecek yılda da hem sıkı duruşu hem de yeniden gittiği sadeleştirme politikasını uygulamayı sürdüreceğini açıkça duyurmuş oldu. Aynı zamanda basın toplantısı ile yeni yılın politikalarını açıklaması da iletişim kanalına önem verdiğini gösterdi.
Kur politikası ile başlayalım...
ŞEFFAF KUR YÖNETİMİ
2000 yılından bu yana tek kur politikası olarak benimsediği "dalgalı kur politikası" 2021'de de devam edecek ve Merkez Bankası'nın her hangi bir kur hedefi olmayacak. Kur politikası rejiminde bir şüphemiz yoktu. Bir ara dillendirilen "rekabetçi kur" gibi ilginç yaklaşım artık söz konusu değil, sadece belli durumlarda kurlar kısmen yönetilecek.
Bunların başında oynaklık ve buna bağlı sağlıksız fiyat oluşumu geliyor. Bir de rezerv biriktirme kriterini dikkate alacak.
Yani kurların yönünü belirlemeye yönelik döviz alım satım işlemi yapmayacak.
Kur cephesinde olumlu diyebileceğimiz dikkat çeken Merkez Bankası tespiti de şu; "Para politikasının etkinliği ve finansal istikrar açısından TCMB döviz rezervlerinin güçlendirilmesi amaçlanacak ve buna yönelik araçlar şeffaf bir şekilde, belirli bir plan dâhilinde, uygun koşullarda kullanılacaktır." Çok net ifade edilmiş; şeffaf bir süreçte ve daha önce açıklayacağı belli bir plan içinde döviz alımı yapacak. Planı belirlerken üç faktörü dikkate alacak.
Yabancıların TL varlıklarına ilgisi, Türkiye'de yerleşiklerin dövize ilgileri ve cari açık seviyesi. Gelelim para politikasına...
POLİTİKA FAİZİ TEK ARAÇ
Para politikaları büyük oranda "fiyat istikrarı" odaklı olacak. Ne var bunda tabi öyle olmalı diyebilirsiniz. Kanunun dördüncü maddesinde ana amacının fiyat istikrarı olduğu yazıyor. Doğru... Ama önceliklendirme bir süredir böyle olmuyordu. Enflasyonun seviyesi ve seyri ikincil plana itiliyordu.
Başkan Ağbal doğru bir algoritmik sıralamanın altını çizdi ve enflasyonun aslında kur ve şirket bilançoları üzerinden finansal istikrarı tehdit ettiği gerçeğini vurguladı.
Diğer bir deyişle fiyat istikrarı sağlandığında hem risk primi makul seviyelere gerileyecek hem de dolarizasyon süreci frenletilecek bu da beraberinde finansal istikrarın sağlanmasına katkı yapacak.
Enflasyonun düşürülmesinde beklentilerin yönetilmesi hayati önem taşıyor. Eğer parasal aktarım mekanizması sağlıklı çalışırsa beklentileri de pozitifleşiyor. Bunun yolu da faiz oranı açısından piyasa aktörlerinin kafasını karıştırmamaktan geçiyor. Yani çeşitli fonlama kanalları ile ağırlıklı ortalama fonlama maliyeti üzerinden gidince faiz oranı her gün değişiyor. Zaten bu belirsizliği gidermek için Merkez Bankası sadeleştirmeye gitmişti. Artık tek bir kanaldan bankaları fonlayacak, o da haftalık repo olan "politika faiz oranı". Geç likidite penceresi ve faiz koridoru amaçları dışında kullanılmayacak.
Merkez Bankası politika faiz oranının yanı sıra zorunlu karşılık gibi ikincil araçlarına da başvuracak.
Yeni yılda Merkez Bankası rasyonel ve şeffaf politikalar uygulayacak. Piyasa aktörleri bundan memnunlar. Ama geriye yönelik hoş olmayan deneyimlerine bağlı kuşkuları da var. Kısacası artık söylem yeterli kalmayacak. Eylemi görmek isteyecekler.
İşte bu nedenle 24 Aralık toplantısı ve çıkacak kararlar başlayan güvenin devamlılığını belirleyecek.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.