Geçen sene Mart ayında başlayan pandemide gerek firmalar gerekse haneler bazında nakit akımları ciddi şekilde sekteye uğramıştı. Firmalar nakit girişi, bireyler de gelir sağlayamamışlardı.
Ama buna karşın mecburi nakit çıkışlarını da yapmaları gerekiyordu.
Nakit akımlarını yeniden sağlamak için Merkez Bankası faizleri indirirken aynı zamanda parasal tabanı da genişletmişti.
Buraya kadar bir sorun yoktu. Ancak birçok gelişmekte olan ülkelerden negatif yönde ayrıştığımız iki temel makroekonomik sorun vardı. Yüksek enflasyon ve hız kazanmış dolarizasyon süreci. İşte bu iki faktörü göz ardı eden Merkez Bankası doğru zamanlama yaparak genişleyici politikalardan kademeli olarak çıkmamış aksine gevşetmeye devam etmişti.
Oysa ekonomi aktörlerinin beklediği düşük faiz değildi. Rasyonel politikalarla belirsizliklerin azaltılması ve güvenin yeniden tesis edilmesiydi. Bunun en çarpıcı kanıtı şu; faizler inerken ve yüzde 8,25 seviyesinde kalırken yatırımlar bırakın artmayı bu süreçte geriledi. Düşük faiz ile bankaların kredi plasmanına teşvik edilmeleri geçici olarak iç talebi canlandırdı. Ama diğer taraftan dolarizasyon ve altın süreçlerine de hız kazandırdı. Ne yazık ki risk alabilen bazı spekülatörler irrasyonel politikaların neden olduğu yanlış kur ve altın fiyatlarından yararlanmasını iyi bildiler.
SANAYİ KESİMİ MEMNUN KALDI
Merkez Bankası'nın olması gereken yani rasyonel politikalara dönmesiyle belirsizlikler azalmaya ve aynı zamanda güven yeniden kendini hissettirmeye başladı.
Merkez Bankası'nın dün yayımladığı çalışmadan bu resmi görebiliyoruz.
"İktisadi Yönelim İstatistikleri ve Reel Kesim Güven Endeksi" çalışmasından üretim tarafındaki aktörlerin ekonomiye güvenmeye başladıkları sonucu çıkıyor.
Özellikle sanayi dalındaki genel gidişattan memnun olduklarını beyan ediyorlar.
Geçen yıl sadece Haziran ve Temmuz aylarında genel gidişat grafiği artıya geçmiş, sonrasında Merkez Bankası'nın irrasyonel politikalarında direnmesi ile yeniden negatife yönünü çevirmiş.
Kasımdan beri de pozitif seyrine devam ediyor. Önümüzdeki ay iç, ihracat ve toplam siparişlerde artış olacağı beklentisi üreticiler arasında ağır basıyor.
MALİYET İLE İLGİLİ BULGULAR
Merkez Bankası'nın çalışmasında maliyetlerin yönüyle ilgili de bulgular var.
Malum Kasım ayından bu yana kurlar geriliyor. Dolar 7 sınırının da altına indi.
Ama hep şu soruyla karşılaşıyoruz; kurlar yükselirken fiyatlar yükseliyor ama düşerken fiyatlara aynı yönde pek yansımıyor.
Doğru... Fiyatlar genellikle aşağı doğru yapışkandır. Belli bir zaman gecikmesiyle uyum sağlayabilir. Çünkü artan maliyetlerin tamamı hemen firmalarca fiyatlara yansıtılamıyor. Bir de yüksek maliyetle edindikleri malların satışlarını tamamlayamadıkları için fiyatı aşağı doğru revize edemiyorlar. Açıklamadan sonra çalışmadaki çarpıcı sonucu sizlerle paylaşayım;
"Ortalama birim maliyetlerde, son üç ayda artış olduğunu bildirenler lehine olan seyrin güçlendiği, gelecek üç ayda artış olacağını bekleyenler lehine olan seyrin ise zayıfladığı görülüyor. Gelecek üç aydaki satış fiyatına ilişkin artış yönlü beklentilerin de zayıfladığı gözlemleniyor." Ekonominin en can alıcı kavramları "belirsizlik ve buna bağlı riskler" ve "güvendir." Belirsizlik ve riskler giderilmeden, güven tesis edilmeden ne fiyat ne de finansal istikrar sağlanabilir. Bunun yolu da ekonominin içinde bulunduğu koşullara uygun politikaların uygulanmasıdır.
Bakın risk primi göstergemiz CDS 300 puanın altına geriledi. Hem yabancı sermaye girişi arttı hem de daha ucuz maliyetle finansmana erişimin zemini oluştu. Derecelendirme kuruluşu Fitch de görünümü negatiften durağana revize etti. Sözün özü marifet iktisada giriş kitaplarının birinci sayfasında yazan hepimizin bildiği politikaların değil, iç dinamiklerle uyumlu politikaların uygulanmasıdır.